Pazar, Kasım 06, 2005

Bir Hikaye

Yavuz Sultan Selim han zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü
bir sandık hediye gönderiyor. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli
taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku
yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor. Neyse en alttaki
bohçadan insan pisliği çıkıyor.. Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!
Cihan padişahı emir veriyor, herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap
vermemiz gerekir. Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor. Aynı
şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide
lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir
satır yazı. Gönderiyor. Şah sandığı açıyor.
Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram
ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor: Herkes yediğinden ikram eder!!!!!!!

Hiç yorum yok: