Cumartesi, Ocak 28, 2006

Sevgililer Günü Diyalogları



- Allah seni bildiği gibi yapsın Namık!
- Ne oldu Nurten? Suratın niye asıldı ya?
- Mahvettin geceyi, harap ettin romantizmi.
- Ben mi? Aşkolsun Nurten. 'Sevgililer Günü' geliyor diye günler öncesinden plan yapan ben. En pahalı restoranlardan birini seçen ben. Başında kemancılarla aşk şarkıları çaldıran yine ben.
- Şarap siparişi veren kim peki?
- O da ben.
- Ve geceyi bitiren de sen. Sipariş ettiğin şaraba bak; 'öküzgözü'. Bir de söylerken gözümün içine bakıyordun. Asıl öküz sensin Namık tamam mı?
- Ama Nurten. 'öküzgözü' en kaliteli şarap. Hani bu gece özel ya o bakımdan söylemiştim. Gitme Nurten. Nurteeen...



***

- Ben anlamıyorum bir türlü...
- Neyi anlamıyorsun canımın içi?
- 'Anneler Günü' olsun, 'Babalar Günü' olsun ve hatta 'Sevgililer Günü' olsun, bunlar hep dünya ticaretini yönlendirenlerin bize dayattığı ve tüketimi pompalamaya yönelik şeyler...
- Yani?
- Yani demem o ki, bütün bunların arkasında Amerika'da yaşayan para babaları var. Hatta belki de uzaylılar var. Onlar istiyor diye 'Sevgililer Günü'nde alışveriş yapıcam, para harcıycam yani, öyle mi?
- Harcamıycak mısın yani?
- Harcamıycam tabii... Bende onlara para kaptıracak göz var mı Cansu? Sana sevgimi söyleyeceğim diye onlar zengin olacaklar öyle mi? Yemezler yedirmezler...
- Yani sen bana bugün hediye falan almadın, yanlış anlamıyorsam...
- Almadım tabii nar tanem, nur tanem. Yanaklarından öperim olur biter...
- Onu da yapmana gerek yok çünkü bu ilişki burada bitti... Elveda salak komplocan... Bu ilişkinin niye bittiğini de git o para baronlarına sor, e mi?
- Ama...
- Ama ya... Baaaay...


***


- Hayatııııım...
- Ne var Allah'ın cezası yine ne var? Bulaşık yıkıyorum, mutfaktayım, ne var?!
- Beni akşam yemeğe bekleme... Bugün 'Sevgililer Günü' biliyorsun, bu özel ve güzel günü sevgilimle dışarıda kutlıycaz...
- Boyun devrilsin İsmail. Allah seni bildiği gibi yapsın İsmail. Aldattığın gibi bir de dalga geçiyorsun...
- Nooldu niye dellendin hayatım?
- Bir de utanmadan soruyo... 'Sevgililer Günü'nde sevgilinle geçiriyorsun bir de utanmadan bunu bana söylüyosun...
- Bu kadın milletine de yaranılmıyor. Hanımlar günü demiyor ki, 'Sevgililer Günü' diyor hayatım... Amaaaan... Güzel güzel söyleyelim, kibar olalım dedik yine yaranamadık.


***

- Sevgilim, şeyimiz kutlu olsun. Bak bu çiçekler de şey için...
- Ney için Selman? Bugünün önemi nedir?
- Çok özel bir gün, arım balım peteğim...
- Özel derken... Doğum günüm olabilir, evlilik yıldönümümüz olabilir, başka bişey olabilir...

Ya ne bileyim, özel bir gün işte. O kadar hatırlıyorum. Çalsın davullar, oynasın gelingörümce...
- Tüh Allah seni ne yapsın? Bugünün 'Sevgililer Günü' olduğunu bilmiyorsun, bir de çiçek alıyorsun. Hani al bunları salata doğra der gibi. Bari maydanoz falan alsaydın.
- O kadar tarih var ki, insanın kafası karışıyor bir yerde... Ama özel ya, bak onu aklımda tutmuşum. Yaaa, niye çiçekleri kafama vurduğunu sorabilir miyim?


***

- Aşkıııım, bir taneeeem... 'Sevgililer Günü'n kutlu olsun canııım
- Bunlar ne Niyazi?
- Çiçek Şebnem. Aşkımızın çiçekleri.
- Offf of... Peki ya o elindeki kutu ne?
- Haa o mu? O da hediyen.
- Çiçek almışsın ya...
- Hiç olur mu? Bir iki küçük çiçek, sana olan aşkımı nasıl simgeleyecek? Ama şu pırlanta küpeler...
- Yeter yaaaa... Yeter... Bir gün de unut be adam. Bir gün bir tarihi atla. Bir gün beni ihmal et. Yok yok... Milletin karısı, sevgilisi ne güzel kavga sebepleri çıkarıyor, sen bana bu zevki çok görüyorsun Niyazi.
- Neden bu kadar asabisin Şebnem?! Anladııım... Hay eşek kafam! Nasıl da unuttum?! Bugün ilk kez beraber baş başa yemek yiyişimizin üçüncü yıl dönümü... Ben unuttum, sen ona kızdın. Dur ben sana hemen bir hediye alayım da geleyim. Affet beni Şebnemim...

Biz Türkler...


Ancak bir Türk, gözkapaklarını ters çevirerek çocuğuna komiklik yaptığını zannederek korkutabilir.

Arkadaşının cep telefonunu çaldır-kapat yapan birini görürseniz, rahatlıkla şu teşhisi koyabilirsiniz; o bir Türk kontörlü cep telefonu kullanıcısıdır.

Arabasının egzozunu çamaşır ipiyle bağlamış birini görürseniz bu kesinlikle bir Türk'tür.

Ancak bir Türk, sigara paketinin içine çakmağını koyarak kaybolmasını önleyebilir.

Bir Türk kadını kısa etek giyip oturduğunda binbir zahmetle eteğini aşağı çekiştirerek bacaklarını örtmek için gayret sarf edebilir.

Periyodik aralıklarla cetvelle çocuğunun çükünü ölçüp bununla gurur duyan ya da üzülen şahıs öz be öz bizim adamımızdır.

Kışın kızgın sobanın üzerine tüküren sonra da tükürüğünün misket gibi yuvarlanmasını keyifle izleyen şahıs tabii ki bizim kankamızdır.

Karpuzu portakal gibi soyarak kesenler bizden başkası değildir.

Biri konuşurken araya atlayıp ta "affedersiniz sözünüzü balla kestim" diyerek hararetli bir şekilde konuşmaya devam eden kişi tabi ki bir Türk'tür.

Arabanız arıza yapıp yolda kaldığınızda, sorunu öğrenmek için ön kaputu açtığınız zaman yanınıza yanaşanların her biri başka başka sorunlardan bahsediyorsa, bilin ki onlar Türk'tür. (Karbüratördendir abi, yok be buji uçları yanmıştır, aküye bakın aküye...)

İnternette veya telefonda görüştüğü birisiyle buluşacağı noktaya geldikle rinde birbirlerini tanımak İçin yakalarına kırmızı karanfil takma adeti de bir Türk'e aittir.

Çok güzel bilgisayarının üzerini yine çok güzel dantel işlemeli bir örtüyle örttüğünü görürseniz yabancılık çekmeyin geleneksel bir Türk evinde siniz demektir.

Sırtını ayıya ya da ağır bir arkadaşına çiğneterek şifa bulmaya çalışan birini görürseniz üzülmeyin, bilin ki o acısını dindiriyordur.

Sigarası Söndürmek yerine filtresinden masaya dik koyan birini görürseniz bilin ki o bir Türk tembelidir.

Buhar tutmuş cama parmağıyla çeşitli sanat eserleri çizen ve edebi makaleler yazan kesinlikle bir Türk sanatseverdir.

Kürdanla dişini karıştıran birisi önce çıkarıp bakıyorsa, sonra tekrar ağzına koyuyorsa o kişi tabii ki Türk'tür.

Misafirliğe giden bir anne çocuğunun eve gelip gelmediğini kontrol etmek için evini arayıp da "alo" diyen çocuğuna ilk olarak "geldin mi?" diye soruyorsa hiç bir şey "yokmuş gibi davranabilirsiniz çünkü o aklı çocuğunda kalmış bir Türk annesidir.

Dükkanının kir pas içindeki paspaslarını caddenin ortasına sererek temizleme fikrinin patenti her ne koşulda olursa olsun temizlikten ödün vermeyen bir Türk'e aittir.

Kontrol kalemini vücudunun herhangi bir yerine dokundurup ışığını yakmaya çalışan kişi kendinde elektrik olup olmadığını kontrol eden bir Türk'tür.

Ancak bir Türk Öğrencisi otobüste tam bilet atmamak için şoföre "pasomu evde unuttum abi" diyerek kendini belli edebilir.

Yağmurlu günlerde bir şemsiyenin altına beş altı kişi sığmaya çalışıyorsa lafı uzatmaya gerek yok çünkü onlar öz be öz Türk'tür.

Gözlüğünün camını silmek için önce ağzının içine sokup hohlayan daha sonra da gömleğinin kenarıyla iyice ovuşturarak silen kişi tabii ki Türk'tür.

Fanta ve Yedigün gibi portakal aromalı meyveli gazozlara "sarı kola" diyen birini görürseniz bilin ki bir Türk'tür.

Her yıl takvim alıp duvarına asan, günü gelince de yapraklarını koparmayıp tuğla gibi bir sene bekleten bir Türk'ten başkası olamaz.

Halıya düşen sigara külünü parmağının ucunu tükürükleyip mıknatıs ucu gibi hiç dağıtmadan alma başarısını sadece bir Türk gösterebilir.

"Buranın suyu şişiriyor" ," Su içsem yarıyor", "bugün hiç bir şey yemedim" gibi cümleleri sarf eden birisini görürseniz hemen Türk olduğuna dair bir teşhis koyabilirsiniz.

Uyuyan birini uyandırıp da "ne yapıyorsun burda?" diye acayip bir soru soruyorsa, o kişi neden-sonuç ilişkisi hususuna dikkat etmeyen bir Türk'tür.

Ancak bir Türk şiddetli yağmur yağarken ceketinin yakasını kaldırarak yağmurdan korunacağını sanabilir.

Çocuklarına nüfus cüzdanı çıkartırken, erkek çocuklarının yaşını askere geç gitsin büyük yazdıran, kız çocuklarının yaşını ise erkenden evlendiririz mantığıyla büyük yazdıran tabii ki bir Türk ailesidir.

Başka yerde bu fiyata bulamazsın. şöyle bir dolaş tekrar bana geleceksin" diyen birini görürseniz bilin ki bir Türk esnafla karşı karşıyasınız.

Nesneleri canlı varlıklara benzetme muhayyilesi ancak bir Türk'te mevcuttur. " Çiğneme şu eşek kadar sakızı", Gömleği sıcak suda yıkarsan böyle bit kadar olur.", Herifteki arabaya bak yılan gibi"

Kağıt mendili kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde taşır.

Rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar.

Serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.

Ancak bir Türk gazete bulmacasını hep başkalarına sora sora çözebilme becerisini gösterip , kendisi çözdü diye sevindirik olabilir.

Sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kağıtlar yapıştırır.

Soba borusu aktığında yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar.

Nezle olunca tuvalet kağıdını uzun bir şerit yaparak kullanır.

Diş fırçasıyla dişini fırçalamayıp da saçını boyamak için kullanan birini görürseniz , o saçını seven bakımlı bir Türk'tür.

Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir.

Sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaşlarına havlu tutturarak giymeye çalışıp bir de arkadaşlarına "bakmayın lan" diye çıkışır.

Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürerek kısa süreli koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türk'tür.

Daha birinci telefon zili çaldığında telefonun basına dikilen ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler.

Bir dükkana girip , onun bunun fiyatını sorduktan sonra "abi araba beş dakka dursun, ben hemen gelicem" deyip, 2 saat
sonra gelir.

Cebinden çıkardığı paraların içinde en eskisini özenle arayıp bulduktan sonra para üstü verir.

Trafikte ambulansın pesine takılarak sıkışıklıktan kurtulup , uyanıklık yaptığını zanneder.

Kağıt paraların üzerine not alır ve parayı harcadığı için notu kaybeder ve ya elden ele dolaşacağını bildiğinden
komik yazılar yazar. ( Paranın ön yüzüne tehlike anında arkayı çeviriniz yazıp anında çevirince de simdi değil salak tehlike anında yazanlardan bahsediyoruz ..)

Çocuğu yanlışlıkla elini kestiği veya düştüğü için ağladığında elini kesti veya düştü diye çocuğunu döver.

Taksi tuttuğunda taksicinin yanına oturur ..Eğer üç dört kişi taksi tutuyorsa , taksi parasını veren kişi ön koltuğa oturur.

Ütü fişi , teyp fişi veya televizyon fişi kablosunun bakir teli dışarı çıkmış ise çocukları elektrik çarpmasın diye bakir teli selobantla
yapıştırır.

Ailece televizyon izlenen bir evde kumanda babanın elindeyse ve o ne izlerse diğerleri de onu izlemek zorunda kalır.

Çantasının içinde yeni tanıştığı birisine bile çekinmeden göstermek üzere en güzel fotoğraflarını ve aile albümünü
taşıyan birisini görürseniz hemen boynuna sarılmayın yoksa çantayı kafanıza yiyebilirsiniz , çünkü o kişi bir Türk kızıdır.

Bir Türk esnafı , müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup iki defa gerginleştirir daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte olup olmadığını anlar.

Evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp da fazla kullanmadığı bir odanın ampulünü onun yerine takar.

Evinde bulunan saksıların dibini kültablasi olarak kullanır.

Dişlerini gazoz açacağı , fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanır.

İsinde iyi olan birisini överken hakaretle iltifat eden bir Türk'ten başkası olamaz. (Şerefsizin oğlu ne is yapmış be
kardeşim, helal olsun)

Aracın sinyal lâmbaları dururken kolunu çıkararak "dönüyorum" hareketi yapar.

Yemeğin etini en sona bırakır.

Trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki herkesi salak sanarak kornaya basar.

Dingildeyen bir masanın ayağına kağıt sıkıştırma fikri bir Türk'ündür.

Dişlerinin arasından "viij viij" diye ses çıkarır.

TV'de film seyrederken filmin oyuncularıyla muhatap olan (dur oraya gitme öldürecekler seni) Türk sinema severlerdir.

Arabasına öküz, köpek, horoz sesli korna taktırma fikrinin patenti bir Türk'e aittir.

Gazete kağıdını en iyi şekilde kullanır.(Cam silme bezi, külah, mendil,sofra bezi )

Plastik yoğurt kabini saksı yapar.

Arabasının arkasına yazı yazar .(Rahmetli de sollardı, tek rakibim THY,kroyum ama para bende)

Uçakta bulunan tanıdıklarına uçak havalandıktan sonra görmeyeceğini bildiği halde el sallar.

Çiğnediği sakızı daha sonra çiğnemek üzere kafasındaki tülbende yapıştıran bir Türk kadınından başkası değildir.

Tek abdestle beş vakit namaz kılmak için iki büklüm kıvranır.

Desenlerini çok beğenerek aldığı yeni bir mobilyanın üstünü başka bir örtü örterek kullanır.

Geçirdiği bir trafik kazasından sonra kanlar içinde çıkıp, çarpılmış arabasına üzülür.

Tüp kaçırıyor mu, kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eder.

Otoyolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri bir Türk'ündür.

Elektronik hesap makinesini, uzaktan kumandasını naylona sarmış, üzerine de ambalaj lastiği geçirmiş birini görürseniz Türk'tür o. On yıllık bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarını çıkarmadan kullanma becerisini gösterir.

İşyerinde Çalışıyor Gibi Görünmek



Ülkemizde de ilgiyle izlenen Seinfeld dizisinde George Costanza`yı canlandıran Jason Alexander, iş yerinde "çok çalışıyor" görünmek isteyenlerin yapması gerekenleri sıraladı.
İnternet kullanıcıları arasında dolaşan kurallar listesinin ilk maddesi ;
"Her zaman ellerinde dökümanla yürü". Alexander`a göre, ellerinde çeşitli döküman bulunan insanlar, özellikle işverenlerin gözünde kolayca çok çalışıyor imajı çizebiliyorlar.
Jason Alexander`a göre "Çalışıyor Gözükmenin 10 Kuralı" şöyle :
  • Her zaman ellerinde dökümanla yürü.
  • Bilgisayarı meşgulmüş gibi kullan! Tabii iş yapıyorum diye e-postalarını kontrol edebilir, sohbet edebilir, hatta sevdiğin bir arabanın özelliklerini takip edebilirsin. Eğer patron yakalarsa, "Yeni bir yazılım deniyorum" mazereti genellikle çalışır.
  • Masanı kalabalık tut. Çalışma masası üzerinde ne kadar çok malzeme varsa o masanın sahibi, iş verenlere, o kadar çok çalışkan gözükür. Bu sebeple masanızda ilgili ilgisiz her zaman bir sürü şey bulundurun.
  • Sesli mesaj sistemi kullan. Gün boyu seni sürekli birileri arayarak onlar için bir şeyler yapmanı isteyecektir. En önemlisi de senin internet' te sörf ile geçebilecek zamanını çalacaklar. Bu sebeple eğer mümkünse sesli mesaj sistemi kullanmak akıllıca bir çözüm olur. Hatta cihaza "Yoğun işlerim sebebiyle şu an yanıtlayamıyorum, lütfen adınızı ve telefonunuzu bırakın, daha sonra size döneyim" mesajı yerleştirmek akıllıca bir davranış olur.
  • Sabırsız ve huzursuz davran. Eğer işverenlerin gözü önündeyken aceleci ve huzursuz davranırsan, patron sizin çok çalışmaktan gerilmiş olabileceğini düşünecektir.
  • Ofisi geç terk et. Her zaman çalıştığın yeri geç terk et. Özellikle patron oradaysa ondan önce asla çıkma. Masanda bazı magazin dergilerini ya da gazeteleri oku ama sakın erken çıkma.
  • Etkileyici iç geçir. Aynı ortamda birileri varken yüksek sesle iç geçirmek, evrendekilere son derece yoğun ve baskı altında olduğun mesajını verir. Patronlar buna bayılır.
  • Yığın stratejisini iyi uygula. Odanın kalabalık ve sürekli çalışılır bir yer olduğu mesajını vermek için sadece masanı değil, yerleri de bir şeylerle doldur. Kalın bilgisayar kitapları olabilir. Özellikle patron odaya geldiğinde üzerinde kitapların bulunduğu bir koltukta kendisine yer açmanız patronun size minnetle bakmasını sağlayacaktır.
  • Kendi sözlüğünü kendin yarat. Bazı teknik terimleri öğren ve bunları özellikle toplantı zamanlarında bol bol kullan. Kimse ne söylediğini anlamayabilir ama öğreneceğin bu kelimeler patronunun gözünde minnettarlık olarak sana geri dönecektir.
  • Patrona göndereceğin yazılara dikkat et. Örneğin burada anlattığım taktikleri arkadaşlarına gönderirken sakın patrona da gönderme!
  • 2006'da Neler Olacak?


    Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi ziyarete gelecek.

    ***

    Kapkaççılar, İstanbul'un çeşitli yerlerinde "irtibat büroları"
    oluşturacaklar. Herkes çantasını götürüp bu bürolara teslim edecek.

    ***

    Alt ve üst kimliğin üstüne kaçak kat çıkılacak.

    ***

    2005'te döşenen kaldırımlar sökülecek.

    ***

    Deniz Baykal, en uzun süren (tahminen 50 yıl) "Umut vaat eden genç
    politikacı" unvanından ötürü plaket alacak.

    ***

    AB, her TC vatandaşının bir elinde altı parmağı olması şartını getirecek.

    ***

    "Kurtlar Vadisi Konutları"nın yapımına başlanacak.

    ***

    İbrahim Tatlıses eğitime el atacak; "Oxford Dansöz Üniversitesi" için
    çalışmalara başlayacak.

    ***

    Cumhurbaşkanımızı gülümserken gören olacak.

    ***

    Ocak ayındaki Kurban Bayramı ile ekim ayındaki Ramazan Bayramı tatilleri
    birleştirilecek.

    ***

    Evlere ve işyerlerine "estetik operasyon servisi" başlayacak.

    ***

    Gülben Ergen, bir dahaki yıla çocuk yapmayı düşündüklerini açıklayacak.

    ***

    İclal Aydın ile Tuna Kiremitçi sonunda "Lanet olsun" deyip gamzelerini
    silikonla doldurtacaklar.

    ***

    Recep Tayyip Erdoğan imzalı "Argo Sözlüğü" kitapçılarda yerini alacak.

    ***

    Yılmaz Erdoğan, bu defa "Narkotik İşler"le İstanbul'un uyuşturucu meselesine
    parmak basacak.

    ***

    Erken seçim olacak, Hükümet Partisi lideriyle Ana Muhalefet Partisi lideri
    "üç nokta" koyup siyasi hayatlarına devam etmek için uğraşacaklar. Maazallah
    o "üç noktadan biri"nin "son nokta" olma ihtimali de var tabii.


    Pakize SUDA

    Cuma, Ocak 27, 2006

    Minibüs Maceraları



    Olayımız Sarıyer Taksim minibüslerinde geçmekte...Kravatlı, düzgün giyimli bir adam inmek için ayağa kalkar:
    - Şoför bey. mükemmel bir yerde inebilir miyim?
    (Herkes kopar) Minibüs sağa yanaşır.
    Şoför:
    - Tabi buyrun. Size layık değil ama...

    ***

    Rumeli - Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e dogru gidiyoruz.Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
    -Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?.
    Bizim şoför olaya hakim:
    -Tabi abi ayıp ettin. Al götür. Senden kıymetli mi?

    ***

    Olay Kadiköy - Pendik hattının güzide bir minibüsünde geldi başıma. Miraç Kandili'nin olduğu günün akşamüstü minibüste sakin sakin otururken bıyıklı, gözlüklü, zayıf bir adam bindi. Adam bu mübarek günde bizleri güldürmek için gönderilmişti, o seçilmiş kişiydi. İneceği yere yaklaştığında ayağa kalktı,
    -Kaptan, mübarek bir yerde indirir misin? dedi.

    ***

    Ben Lise 3'teydim o zamanlar. Acıbadem-Kadıköy dolmuşuna binmiş, hareket etmek için son bir kişiyi beklerken bi şahıs dolmuşa biner gibi yapıp, sonra hemen önümüzde müşteri toplayan ve bu konuda dolmuştan kesinlikle çok daha başarılı olan minibüse yöneldi. O güzergah üzerinde oturanlar dolmusçularla minibüsçülerin nasıl birbirlerine kıl gittiklerini hatırlayacaklardır. Her neyse, bizim eleman minibüse yetişemeden minibüs gazladı gitti, adam dolmuşa binmeye niyetlendiğinde de şöförle aralarında aynen şöyle bi diyalog geçti:
    Şoför:
    -Hayır kardeşim doldu.
    Yolcu:
    - Ama bi kişilik yer var!
    Şoför:
    - Sen git minibüse bin, şerefsiz!
    Sonuç: Yolcu dumur, ben iptal.

    ***

    Birgün şehirlerarası otobüsteyim, ön koltuktaki velet, mamak çöplüğü gibi otobüsü metan gazına boğuyo. Bitişikte burun sinirleri felç olmak üzere olan kadın hostu çağırıp bişeyler söyledi, host da şoföre... Şoförümüz mikrofondan şöyle bi anons yapmıştı:
    -Çocuu osuran sayın yolcumuz lütfen çocuunuzun şeyine mukayyet olunuz.
    Akabinde veledin anası:
    -Aaapsın çocuk tıpa mı taksın?
    Arkalardan bi bey nazikçe:
    -Taksın efenim.

    ***

    Geçenlerde Kadıköy'de salakça bir yere parketmiş olan bir arabaya, polis aynen şöyle bir anons yapmıştı:
    -"34 ... ..., kardeşim, sen parkettiğin yeri beğeniyor musun?"

    ***

    Birgün böle 3-4 arkadaş Ankaray (Ankara Metrosu) istasyonundayız, bekliyoruz metroyu. Tam da okulların çıkış saati filan, etraf hınca hınç dolu. Neyse 2-3 dk. sonra metro geldi herkes hücum etti. Biz baktık "alet çok doldu bi sonrakine binelim" dedik ve gittik ordaki banklardan birine oturduk. Daha tren gitmemiş bir ding-dong ve anons:
    "Istasyonlarımızda gereksiz bekleme yapmak yasaktır"
    Biz sallamadık nolcak filan derken bir ding-dong daha ve ikinci anons:
    "Şişt gençler size söylüyorum binin lan trene"

    ***

    Avcılar yolu üzerinde Şükrübey durağı vardır. Bizim yurtta Şükrü diye bir eleman vardı, yeni gelmişti okula. Amcam minübüse biniyo, oturuyo şoförün arkasındaki koltuğa. Bi süre sonra yolcular para uzatıyo Hacışerif, Avcılar diye. Adamın biri de bizim elemanın omuzuna dokunup "Şükrübey uzatır mısın?" diyo. Bizimki dumur dönüyo arkasını adama bakıyo manalı manalı ama herifi bi türlü çıkaramıyo. "Nerden tanıyo bu herif beni." diye yol boyunca kurt döküyo. Adama bakıyo arada bir. Adam da kıllanıyo. Neyse konuşmamış adamla yurda gelip anlattığında kopmuştuk. Öğrendi sonra durak ismi olduğunu.

    ***

    Hazır Trafik Polisi ve megafon geyiğine girmişken tanık olduğum bir olayı anlatayım: Kadıköy'de akşam saatleri. Bir araba çekmiş kenara, içeride bir kız ve bir erkek araba kenara çekildiğinde ne yapılırsa onu yapıyorlar. Trafik Polisi megafonla:
    -Gençler yiyişmeyin, devam edin bakiyim

    Biz o kadar fakirdik ki;




    - Biz o kadar fakirdik ki; mahallemizde gökkuşağı bile siyah beyaz çıkardı.

    - Biz o kadar fakirdik ki; masraf olmasın diye ben yedi yaşına kadar doğmadım. Abimi de gazete verdi.

    - Biz o kadar fakirdik ki; bir kedimiz bile yoktu.

    - Biz o kadar fuckerdık ki ...
    - Tamam sus sus

    - Biz o kadar fakirdik ki Aliciğim, misafirliğe giderken, bineceğimiz dolmuşu arkasından koşmak sureti ile takip ederdik. Siz?
    - Biz o kadar fakirdik ki; eve gelen misafirleri yerdik.

    - Biz o kadar fakirdik ki; peynirimiz yoktu, her sabah kahvaltı için tenekenin içine girer, peynir taklidi yapardık

    - Biz o kadar fakirdik ki; biber çekirdeklerine çorba yapardık.

    - Biz o kadar fakirdik ki; abimin eskilerini kendi giyerdi, ben çıplak dolaşırdım.

    - Biz o kadar fakirdik ki; ne sen sooooor ne ben anlatayım, cümlemiz yoktu kuracak o kadar yani.

    - Biz o kadar fakirdik ki; tuvalet kağıdını kurutup kurutup kullanırdık.

    - Biz o kadar fakirdik ki; kokain yerine tebeşir tozu kullanırdık.

    - Biz o kadar fakirdik ki; okul karnesini karneyle aldığımı bilirim.

    - Biz o kadar fakirdik ki; kasabı, manavı geçtik köpeğe kemik borcumuz vardı.

    - Biz o kadar fakirdik ki; dilencilerin paralarını çalar, kantır oynamaya giderdik.

    - Biz o kadar fakirdik ki; Hint fakirleri dayanamayıp misyonlarını bize devrettiler.

    - Biz o kadar fakirdik ki; okula jaguarla gidip geldim senelerce. Yok yani bildiğin jaguar. Oğlum deh diyordum gidiyordu. Kırmızı ışıklarda durdurmak sorun oluyordu, çok zorluk çektik.

    - Biz o kadar farkirdik ki; eskimesin diye aynaya bakmazdık.

    - Biz o kadar fakirdik ki; Fakir Baykurt bizim idolümüzdü.Onu popstar zannederdik.Duvara posterini asardık.Duvar desteksizdi çiviyi çakınca yıkılmıştı zaten.

    - Biz o kadar fakirdik ki; oturduğumuz evi sattık.
    - O da bir şey mi, biz o kadar fakirdik ki; oturduğumuz götü yedik

    - Biz o kadar fakirdik ki; babam sosis taklidi yapardı...

    - Biz o kadar fakirdik ki; siyah beyaz televizyonumuz bile yoktu. Bizim televizyon sadece siyahtı. Bizim kadar fakir olan komşumuzun beyaz televizyonuyla yan yana koyar öyle seyrederdik kara şimşeği falan. Ya ya...

    -Biz o kadar fakirdik ki; küçük kardeşimi acıkınca yemiştik.Abim de akşam eve gelip, hani bana hani bana demişti.rahmetli...

    - Biz o kadar ki; meteliğe atacak kurşunumuz yoktu; taş atardık.

    - Biz o kadar fakirdik ki; babam çürük don lastigiyle bungee-jumping yaparken ölmüştü.

    - Biz o kadar fakirdik ki; sabah kahvaltılarında babamdan tokat yerdik. Başka şey yoktu. Bir tokadı dört kişi paylaştığımız gün oldu.

    - Biz o kadar fakirdik ki; sinekler bize değil, biz sineklere konuyorduk.

    - Biz o kadar fakirdik ki; kelimelerimizi tartarak konuşurduk, günlük kotayı aşınca babamız falakaya yatırırdı.

    - Ey ruh, geldiysen bir tabak daha pilav koy !

    Kaynak: (Ekşi)


    Bu Kelimelere Dikkat (dehşet bir şey)


    konuşmaz
    kadar
    bu
    için
    fare
    salak
    bir
    hiç

    Şimdi bu kelimelerin başına FARE ekleyerek okuyun (fare konuşmaz,fare kadar,fare bu...)

    Sonra yine üstten alta bu sefer kelimelerin sonuna FARE ekleyerek okuyun ( konuşmaz fare,kadar fare,bu fare...)

    Sonra üstten alta düz okuyun (konuşmaz, kadar, bu, için....)
    Son olarakta alttan üste bi defa okuyun.




    İşte Türkiye'deki batıl inançlar!..




    İlk insanın var oluşundan günümüze kadar yüzyıllardır süregelen batıl inançlar hayatın her noktasında etkisini gösteriyor.

    Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimi zaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti.

    Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, “Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır” dedi.

    Ruh, mezarlık, türbe ve ziyaret yerleri ile ilgili bazı halk inançları:
    -Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
    -Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
    -Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
    -Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
    -Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
    -Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
    -Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
    -Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
    -Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
    -Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
    -Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
    -Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
    -Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
    - Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.

    Hayvanlarla İlgili Halk İnançları:
    -Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
    -Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
    -Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
    -İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
    -İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
    -İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
    -Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
    -Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
    -Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.

    Ocak Ve Ateşle İlgili Halk İnançları:
    -Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
    -Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
    -Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
    -Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
    -Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
    -Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.
    -Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
    -Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
    -Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
    -Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.

    Tarım Ve Bitkilerle İlgili Halk İnançları:
    -Kara ağaçtan düşen yaşamaz.
    -Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
    -İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
    -Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
    -Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
    -Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
    -Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
    -Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.

    İnsan Vücuduyla İlgili Halk İnançları:
    -Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
    -Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
    -Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
    -El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
    -Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
    -Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
    -Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.

    Karanlık Ve Işıkla İlgili Halk İnançları:
    -Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
    -Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
    -Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
    -Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
    -Gece ıslık çalmak günahtır.
    -Gece evden eve tuz verilmez.
    -Akşam kapının önü süpürülmez.
    -Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.
    -Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.

    Bereketle İlgili Halk İnançları:
    -Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
    -Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
    -Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
    -Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.

    Evle İlgili Halk İnançları:
    -Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
    -Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
    -Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
    -Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
    -Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
    -Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
    -Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
    -Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
    -Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
    -Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
    -Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.

    Cinsiyetle İlgili Halk İnançları:
    -Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
    -Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
    -Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
    -Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
    -Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
    -Yarım çay içen kadın dul kalır.
    -Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
    -Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
    -Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
    -Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
    -Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.

    Kaynak:(www.haber3.com/detayss.haber3?id=83111)

    Perşembe, Ocak 26, 2006

    Çin Seddi Alternatif Duvar Yazıları




    - Duvar boyunca çöp dökmek yasaktır.

    - Geçemezkiii geçemezkiii...

    - Giriş yan tarafta

    - Şangaylıyım ezelden, gönlüm geçmez güzelden…

    - Çocuk da yaparım bariyer de!..

    - Hadi biz giremiyoruz, siz nasıl ÇIKACAKSINIZ?

    - Madem ki Türksün göster ki ürksün.

    - Armstrong bunu okuyorsan topsun oolm top

    - Ah şu duvarların dili olsa da, beni bi güzel dilleseler…

    - Afiş asmak yasaktır…

    - Uzaydan baktım, göremedim... (Gagarin)

    - Özel mülktür PARK YAPILMAZ

    - İpek yolu bizimdir, bizim kalacak!

    - Bunu yazan Tou-Sun okuyana koysun.

    - Ayaklarınızı paspasa silmeden girmeyin.

    - Alp er tunga was here!

    - Bel fıtığı - 0535 269 16 28

    - Shangai üniversitesi matematik öğrencisinden matematik dersleri: 0 732 4440732

    - Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.

    - Merhaba uzaylılar, biz de dostuz!

    - Bu duvarı badanalamalı mı yoksa badanalamamalı mı?

    - Burdan giriş yok anam yandan dolaş...

    - Ortada kuyu var yandan geç

    - Yıkılıyoooo....
    (duvarın sonunda)
    deermişim

    - Kahrolsun komünizm <>

    - Duvarı nem insanı gam yıkar.

    - Aynı anda zıplamak tehlikeli ve yasaktır!

    - Çan kay-şek! bunu okuyosan topsun olm.

    (Kaynak: Ekşi)

    Evlilikte Yasak Sözler Sözlüğü



    Yargıtay'ın son beş yıl içinde karara bağladığı boşanma davalarında, çiftlerin birbirine karşı kullandığı onur kırıcı ve hakaret içeren sözler davanın kaderini etkileyici rol oynadı. Hakaret içerikli söz ve ifadeler Yargıtay tarafından 'ağır derecede onur kırıcı' davranış olarak değerlendiriliyor ve boşanma nedeni olarak kabul ediliyor.

    Şahit olması lazım

    Bu ifadelerin boşanma nedeni kabul edilebilmesi için, sözlü saldırıya uğrayan mağdurun boşanma talebinde bulunması, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan davranışın üçüncü şahısların yanında yapılması, davaya neden olan eylemin ortak hayatın devamına imkan vermeyecek nitelikte olması gibi kriterler dikkate alınıyor.

    Eşlerin birbirlerinin cinsel performanslarına ilişkin küçük düşürücü ifadeleri de, boşanma talebinin kabulü için haklı gerekçe sayılıyor. Hakaretlere dayanılarak açılan boşanma davalarında, eylemin bir anlık öfkeyle yapılıp yapılmadığı da, belirleyici rol oynuyor.

    İşte liste

    Yargıtay bu tür davalarda verdiği boşanma kararları ise Medeni Kanun'un 162'nci maddesinde yer alan 'ağır derecede onur kırıcı davranışa uğrayan eş boşanma davası açabilir' hükmüne dayanıyor. Yargıtay 2'nci Hukuk Dairesi tarafından boşanma nedeni kabul edilen yasak söz ve ifadelerden bazıları şöyle: 'Beyinsiz, ihtiyar bunak, geri zekalı, mikrop, gerici yobaz, seni sevmiyorum, hafif kadın, eşek gibi çalışacaksın, kaç paralık adamsın, senin sülaleni satın alırım, psikopat, köylü eşeği, pislik, namussuz, pez....k, f......, kav..t, senden iğreniyorum, iktidarsız herif, pis poynuzlu, yaşlı cadı, Allah belanı versin, homoseksüel herif, bu çocuk senden değil, sana karılık yapmam, sürün beter ol, salak, manyak herif, eşek oğlu eşek'



    Kaynak: (Ersin BAL/ANKARA www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/04/12/gundem/gundem9.html)

    Türkiye'nin güldüren yasakları!




    Birazdan okuyacağaınız yasaklar sizi gülümsetecek ama bu yasaklamalar hala yürürlükte!


    1930'da yürürlüğü giren bu yasaya göre 'Karlı havalarda ev ve apartmanların kapı ve tretuarlarında biriken karları temizlememek', 'yollarda ve meydanlarda kartopu oynamak' yasak. Yoksa zabıta memurlarının gelip para ceza yazma hakkı var.

    Her yerde kar var... İstanbul “off” durumda Yerel yönetimler 'kar'a karşı önlem üstüne önlem alıp medya aracılığıyla İstanbullulara duyuruyor.

    Bilmeyenler için söyleyelim; yerel yönetimler bu yetkiyi 1580 sayılı Belediyeler Yasası'ndan alarak ahkam kesiyor.

    1930'da yürürlüğü giren bu yasaya göre 'Karlı havalarda ev ve apartmanların kapı ve tretuarlarında biriken karları temizlememek', 'yollarda ve meydanlarda kartopu oynamak' yasak. Yoksa zabıta memurlarının gelip para ceza yazma hakkı var.

    Efendim bu 1580 sayılı yasa, kardan önce Türkiye'yi vuran kuş gribi ile ilgili yasaklar da içeriyor. Kanatlı hayvan itlaf ekiplerine dikkat ettiyseniz horoz, tavuk, kaz, ördek vs. tüm kuşgilleri ayaklarından tutup başaşağı taşıyorlar. 'Tavuk dediğin böyle taşınır' diyebilirsiniz ama gelin görün ki bu da yasak. 1580 sayılı Belediye Yasası, Bölüm 1, Fasıl 1'de; 'Canlı tavukların başaşağı taşınması yasaktır' deniyor. Yani bu yasaya göre kanatlı hayvan itlaf ekipleri alenen suç işliyor ve başaşağı taşıdıkları her tavuk için bulundukları yerin belediyesine para cezası ödemeleri gerekiyor.

    Belediye Kanunu dahilindeki diğer güldüren yasaklar şöyle:
    Ev ve apartmanlarda kümes hayvanı beslemek, umumi yerlerde yatak kılığı ile dolaşmak, umumi yerlerde top oynamak ve topu ortada bırakmak, yollara paspas atmak, çöp kutularına çöp kapsamına girmeyen şeyler atmak, balkon ve pencerelere çamaşır asmak, köprü, iskele, istasyon ve abidelerin etrafında oturmak ya da uyumak, binaların görünen kısımlarına sucuk, pastırma çiroz asmak, yollarda ve meydanlarda paten kaymak, uçurtma uçurmak, taşıtlardaki yangın ve ilkyardım dolaplarını karıştırmak, vapurlardaki can simitleri ile oynamak, ağaçlara salıncak kurmak, isim yazmak, şekil çizmek, berberlerde kıl çıkartmak yassaahh hemşerim.

    Kaynak:Akşam

    Postmodern Karınca Duaları


    Yıllardır hep aynı hep aynı…Bin yıl geçti yahu. Şu dua literatürümüzü genişletelim biraz.

    Sen creativitemizin gelişmesine ve yeni perspektifler sahibi olmamıza yardımcı ol yarabbi.

    Yarabbi kontürsüz kaldık sana sığındık. Sen bu günahkar kullarını kontürsüz bırakma yarabbi…

    Sen kulların imanlısını , inanmışını seversin.Bu vesileyle Amerika Birleşik Devletlerinin çevreyi koruyan Kyoto anlaşması kabul edip hidayete ermesine vasıl ol yarabbi…

    Bizi iyiliklerinden haberdar et yarabbi.Biz de seni iyiliklerimizden haberdar ederiz. Velhasılıkelam İnternet sitemizin tıklanmasına aracı ol , Bannerlerimizi okunur ve tıklanır kıl.Bizi makromedia flash player’in sırlarına vakıf et yarabbi …

    Şirketimizin bilançosunu ve vergi levhasını sana e maille gönderdik.Bizi ve şirketimizi kem gözlerden koru.Haramdan ve naylon faturadan bizleri uzat tut…

    AB yoluna cihata çıktık bizi yalnız bırakma yarabbi…Kişi başına düşen gayrısafi milli hasılayı miraç gecesi göklere yükselt , okuma yazmaa oranımızı bir gecede yüzde 90 lara çıkart…

    Kiptaş ve KC grubun evlerine yazıldık.Bizi dünyada mekan , ahirette iman sahibi kullarından eyle yarabbi…

    Yarabbülalemin… Sen bizi günahsız kullarından kıl. “Temporary internet files’’ten biz günahlarımızı sildik. Aynı günahhların senin defterinden de silinmesine duacıyız , kabul eyle yarabbi…

    Google arama motorunda adımızın Banu Alkan , Seda Sayan ve Nihat Doğan’la birlikte anılmaması için sana yüz sürdük. Bizi geri çevirme yarabbi.

    Uydumuzda yer alan Spice Platinu ve Pink Tv den çocuklarımızı ve aile fertlerimizi uzak tut yarabbi. Senin himmetine sığındık kabul eyle yarabbi …

    Yarabbi orucundan nasipsiz bırakma bizleri. Dört beyazdan ( şeker , tuz , un ve Zekeriya Beyaz) uzak durmamıza aracı ol yarabbi.

    Sen herşeyi görür herşeyi bilirsin , internetten banka şifrelerimi ele geçiren hacker’i sana havale ediyoruz . Cezasız bırakma yarabbi.

    SMS lerimi okunur kıl , mailboxumu zararlı virüslerden ve anti trojanlardan uzak tut.Sensin rahim sensin kerim… Anti Trojan göndereni severim…

    Cennet yazıp 2255’e gönderdik..Bizi cennetinden mahrum etme yarabbi…

    Sen herşeyi görür herşeyi bilirsin , internetten banka şifrelerimi ele geçiren hacker’i sana havale ediyoruz . Cezasız bırakma yarabbi.

    Aldatan Kocalardan Komik Yalanlar


    Sabaha karşı 3'te eve geldiğinde, uyumamış karısının "Neredeydin bu saate kadar?" sorusuyla karşılanan çapkın koca yalanları...

    * "Ben sana dedim bilmediğimiz şeyi kullanmayalım diye. Ne işimiz olur bizim geciktirici spreyle falan. Al sıktık şu hale bak. Ben evine bu kadar geç gelecek adam mıyım? Bu kadar gecikilir mi? Kullanmayacaktık o mereti kullanmayacaktıııık! Neden sana uydum bilmem ki!!"

    * "Şirket olarak kadın parfümü ve ruj işine girme kararı aldık. Piyasa araştırması yapıyoruz. Ne kadar marka kadın parfümü ve ruj varsa satın aldık. Sürünüp birbirimize sarıldık, öptük yanımızdakini. Bizim 'Satınalma'dan Recep'i tanıyorsun, hayta işi iyice abarttı; öpe öpe bu hale getirdi beni..."

    * "İçtim. Aslında içtim dediysem çok değil ama bende yalan yok. Akşam iş çıkışı arkadaşlarla iki tek attıktan sonra ben eve gitmek üzere onlardan ayrıldım. O sırada sen tut uzaylılar beni kaçır! Ağzım az da olsa alkol kokuyordu tabii. Bu onlara çok geldi. Beni uzay gemileriyle iki dakika dolaştırıp evin önüne bıraktılar. İki dakika tabii onların saatiyle. Bizim saatle 5 saat falan oluyor galiba. Neyse yalan olmasın..."

    * "Saatlerdir bizim evi dışarıdan gözlüyorum. Bir sor niye böyle yapıyorum? Çünkü o adi o aşağılık hırsızlar hep bu saatlerde evlere giriyorlarmış. İyi ki de öyle yapmışım. Bir tanesini tam iş üstünde yakalamak üzereydim kaçtı hergele... Ama daha duuuur... Arada bir bu hırsız mesailerine devam edicem. Yakalıycam o şerefsizleri sen merak etme hayatım."

    * "Hayret, uyurgezerlik gibi bir hastalığım varmış. Daha da tuhafı, üstümü başımı değiştirip böyle şık şıkıdım geziyorum. Hangi ara eve geldim? Hangi ara uyudum? Sen görmeden nasıl evden çıktım? Allah düşmanımın başına vermesin. Ne dertler var. Evlerden ırak!"

    * "Sorma bugün başıma neler geldi? İnanamazsın... Pişmiş tavuğun başına gelenler halt etsin benim başıma gelenlerin yanında... Şimdi yatalım. Çok yorgunum. Sabah salim kafa anlatırım..."

    * "Köprüde takıldım diyeceğim inanmayacaksın ama yalanım varsa şuradan şuraya gitmek nasip olmasın... Bu saatte köprü bomboş aslında. Basmışım geliyorum. Evime, güzel karıma kavuşmak için can atıyorum. Tam gişelerden geçerken bir de ne göreyim, gişe görevlisi ilkokul arkadaşım Salim değil mi? O da beni tanıdı tabii. Eee bunca yılın hasreti. Anılar, anılar derken iş uzadı. Eh bizim Salim de oldum olası gevezenin tekiydi zaten. İnsan 7'sinde neyse 37'sinde de o tabii. 'Salim bırak, karım bekler' diyorum yok. Susmuyor. Görsen bir muhabbet bir muhabbet. Allahtan arkadan bir araba geldi de..."

    * "Şimdi de kadın kapkaççılar türemiş. İki tanesi bu gece iş çıkışı Etiler'de üstüme atlayıp çantamı almak istediler. Aramızda bayağı boğuşma geçti. Bu arada beni öpücük manyağı yapıp 'bu sapık adam bize tecavüz etmek istedi' süsü vermek istediler. İşte bu ruj lekeleri o süsler... Ama yer mi Anadolu çocuğu? Karakolda senin resmini gösterdim, dedim 'ihtiyacım olabilir mi benim böyle şeylere, dünya güzeli karım var' dedim memur beylere... Doğal olarak serbest bıraktılar..."

    * "Sen değil miydin dün gece yatakta "bir kere de geç gelsen n'olur be adam?!" diyen hayatım? İşte seni kırmamak için geç geldim. Gecikeyim diye saatlerdir caddelerde boş boş yürüyorum. Sıkıldım bir süre sonra eve geldim. Yoksa sen geç gel derken başka bir şey mi demek istedin?! Ben yanlış anladım o zamaaaan. Tüh!!"

    * "Ben dolaştıran taksici gördüm ama bu kadarına pes vallahi. İş çıkışı eve bir an önce geleyim diye taksiye bindim. Koca günün yorgunluğu, hafif gözüm kapanmış. Bir ara gözümü bir araladım Gebze'deyiz. Az daha uyusam şoför beni İzmit'e götürecek. Neyse ki zamanında uyanmışım. Taksimetreye bir baktım kimlik numaram gibi olmuş vallahi. 'Ben bu parayı vermem' dedim. Taksici 'yazdıysa taksimetre ben alırım' dedi. Karakolluk olduk. Bu durumda biraz geciktim tabii."

    Çarşamba, Ocak 25, 2006

    Hayat Sözlüğü


    Aşk : 1 sesli, 2 sessiz veya 2 aptaldan oluşan sözcük.

    Dil : Bazı dejenere insanların konuşmak için kullandıkları cinsel organ.

    Baş ağrısı : Kadınlar tarafından en sık kullanılan doğum kontrol yöntemi.

    Nanosaniye :
    Trafikte ışığın yeşile dönmesi ve arkadaki hayvanın korna çalması arasında geçen süre.

    Futbol : Kadınların kocaları yerine bilmeden evlendikleri nesne.

    Kuantum fiziği:Gece vakti, karanlık bir odada var olmayan bir kediyi arayan kör adam.

    Hardware : Bilgisayarın software arızası nedeniyle bozulması durumunda yumruklanan kısmı.

    Entellektuel
    : 2 saat boyunca ksten başka birşey düşünmeyi becerebilen insanoğlu.

    Ekip çalışması : Bütün suçları ekibin geri kalanına yüklemeyi sağlayan çalışma biçimi.

    Doktor :
    Hastalığınızı ilaçlarla iyileştiren, sonra da sizi faturlarla öldüren kişi.

    Patron : Geç kaldığınızda işe erken gelen, erken geldiğinizde geç kalan kişi.

    Gözyaşı : Erkek gücünün, kadın gücü karşısında bozguna uğratılmasına yarayan hidrolik güç birimi.

    Söylenti
    : Ses hızından bile hızlı dağılan haberler.

    Sözlük : Boşanmanın, nikahtan önce geldiği tek yer.

    Evlilik : Erkeğin lisansını yitirip, kadının master (lisans üstü) olduğu bir sözleşme. (çok amerikan yorum)

    Baba :
    Doğanın bize armağını olan banka.

    Politikacı : Seçimlerden önce elinizi sıkan, seçimlerden sonra ise güveninizi sarsan kişi.

    Gülümseme : Pek çok şeyi bir doğruya çeviren eğri.

    İyimser :
    Kazayla nehre düştüğünde banyo yapmaya başlayan kişi. Size cehenneme gitmenizi öyle bir dille anlatır ki, bu yolculuk için can atarsınız. VS: Diğerlerini, gerçekte bildiklerinizden daha çoğunu bildiğinize inandırmanızı sağlayan bir işaret.

    Ofis : Gergin bir ev hayatından sonra gevşediğiniz yer.

    Komite :
    Kendi başlarına hiçbir şey yapamayan ve birlikte hiçbir şeyin yapılamayacağına karar vermek için biraraya gelen insanlar...

    Salı, Ocak 24, 2006

    Alternatif Sigara Uyarı Mesajları


    -Sigara içersen Bülent Ersoy rüyana girer, sırtına osurur.

    -Bunu yazan tosun, içene kosun.

    -Sigara gay yapar.

    -Zıkkım iç.

    -Bu paketin içindeki sigaraların filtrelerini ubeyd korbey bizzat yalamıştır, afiyet olsun.

    -Sigara içen top olur.

    -Çoluk çocuğun rızkını yine bu zıkkıma yatırdın değil mi? Allah belanı versin. Karın.

    -O paketi cebinde bulursam, bir yerinden kan alırım biliyosun değil mi? Baban

    -Nüfus planlamasına katkıda bulunmak için düşünmeden tüketiniz.

    -Al bunu da iç

    -Baban geliyo lan!

    -Egzos dumanı benden çok mu farklı dersin?

    -Ona bakarsan içtiğin kola da zararlı.

    -Yararlı bir şey istersen meyve ye.

    -Ateşi tene yapışır iz bırakır.

    -Sigara öldürmez, akciğer öldürür!

    -Sigara içmek günahtır.

    -Hastane için de paran var mı?

    -Sigara içmek Türklere de zararlıdır

    -Helal ise içeyruk,haram ise yakayruk. -Oflu hoca

    -Beni yak, kendini yak!

    -Azraille konuştum, haberler kötü!

    -Bakanlar kurulu kararıyla mamüllerimize domuz yağı eklenmiştir.

    -Keşke bu yazıyı hiç okumamış olsaydın!

    -Oğlum günde 2 paketten 6.4 ytl, ayda eder 192 ytl. olum az para değil, ha!

    -İlla küfür mü edelim adam gibi söylüyoruz birak işte!

    -Rahmetli de içerdi.

    -Ölüm Allah'ın emri.

    -Sayenizde 4. Ferrariyi taktım, sağolun beni sizler yarattınız.-Philip Morris

    Memleketimden İnsan Manzaraları (resim:)








    Akademisyenler Arabalarına Ne Yazar?



    · "Arattırma görevlim"

    · "Göstergebilimin ustasıyım gözlerinin hastasıyım"

    · "Yüksek lisanslım"

    · "Entelim ama para bende."

    · "Tek rakibim james joyce"

    · "Entelsem günahım ne"

    · "Varoluşcum"

    · "İrdeleme beni, irdelerim seni"

    · "Çenemdeki piercing kadar yakınsın bana boğaziçili."

    · "Ömur biter, nietzsche bitmez"

    · "Rampaların ustasıyım rembrandtin hastasıyım"

    · "Bilgi birikimimin getirisi olan aydin sifatının bana sağladıkları sağolsun"

    · "Rahmetli de yapibozumcuydu"

    · "Yapma demagoji alırım aklını, girme polemige yıkarım değer yargılarını"

    · "Algıda seçiciysem günahım ne"

    · "Tek rakibim kant"

    · "Yine mi sen ronesanslı"

    · "Freud'da sollardi."

    · "Entelsin dediler kız vermediler"

    · "Diyalektik bakar gözlerin"

    · "O şimdi dadaist"

    · "Sen sus, birikimin konuşsun"

    · "imgelemim yeter"

    · "Baba parası değil, 4 yıl lisans, 2 yıl master ve doktora teri."

    · "Feng Shui'nin hastasıyım rampaların ustasıyım"

    · "Beatnik isen vur saza, nihilist isen bas gaza"

    · "Huzur balzacta"

    · "Bohemia ovası entel yuvası"

    · "Pozitif alanlarda imge olmaktansa negatif alanlarda bir leke olurum"

    Kuş Gribi





    * SORU: Televizyonda Kuşum Aydın'ı görünce kuş gribi bulaşır mı?

    CEVAP: Eğer stüdyo konuğuysanız bulaşır. Ama grip değil bizzat Kuşum Aydın bulaşır. Sizi diline bir dolar, rezil rüsva olursunuz. Bir süre "ay bacıııım" diye konuşmaya başlarsınız

    * SORU: Tavuksuyu çorba gribe iyi gelir derler. Ama bu kuş gribi en çok tavuklarda görülüyormuş. O zaman tavuksuyu çorba içmeyeyim, di mi?

    CEVAP: Önce tavuksuyu çorba içip hastalığa yakalanın sonra yine tavuksuyu çorba içip hastalıktan kurtulun. Sonra yine için yine hastalanın, ööööle takılın. Hayatınıza renk gelsin.

    * SORU: Ben tavuğumla yakın ilişki içindeyim. Onu çok seviyorum. Onu itlaf ekiplerinden kaçırmak için evimin gardırobumda saklıyorum. Hastalık bulaşmış mıdır?

    CEVAP: Korunuyorsanız, tavuğunuz da korunuyorsa cinsel bir hastalığa yakalanmazsınız. Tövbe tövbe! Kastettiğiniz yakın ilişki umarız bizim anladığımız gibi değildir. Eğer öyleyse zoofiliye girer o konu, bizi ırgalamaz.

    * SORU: Zekeriya Hocam'ın dediği gibi orucumuzu sevişerek açtık ama karım da ben de çok pişmanız. Ne yapalım şimdi?

    CEVAP: Hay sizi kuş gripleri paklasın e mi! İsmail Nacar'a havale ediyoruz sizi Bir İbo'nun da dediği gibi: "Allah cezanızı verecek!" Size kuş gribi değil kuş sürüsü gribi az kardeşim!

    * SORU: Cazsever bir insanım. İstanbul'da hiçbir festivali kaçırmam. Ama bu yıl yapılan 15. Akbank Caz Festivali'nin konsepti göçmen kuşlar. Tanıtım filmlerinde göçmen kuşlar İstanbul'a doğru uçuyor. Festivaldeki konserlere gidersem kuş gribine yakalanır mıyım?

    CEVAP: Yakalanırsınız. Bizce gitmeyin. Gitmeyin ki biz de dünyaca ünlü cazcıların konserlerine bilet bulamama derdinden kurtulalım.

    * SORU: Tavuk mu hastalıktan çıkar yoksa hastalık mı tavuktan?

    CEVAP: Burada da mı ya, burada da mı?

    * SORU: İstanbul'un gökdelenlerinden birinde oturuyorum. Evimden bütün gün kuş bakışı İstanbul'a bakıyorum. Acaba bana da kuş gribi bulaşmış olabilir mi?

    CEVAP: Kesin. Hemen boşaltın o evi. Bodrum katına taşının. Kuş gripli evinizi de bizim üstümüze yapmayı sakın ihmal etmeyin.

    * SORU: İş değiştirip birikmiş paramla tavuk döner işine girdim. Şansımı öpeyim, bu kuş gribi dalgası çıktı, millet tavuktan el çekti. Bunalıma girmeyi düşünüyorum. Döner bıçağıyla harakiri yapsam olur mu?

    CEVAP: Hiç olur mu?! Boş verin. Tamam durumunuz zor ama ne yapacaksınız?! Grip ama gerçek.

    * SORU: Muhabbetim kuşum daha düne kadar bir tek "babacım" diyebilirken, dünden beri "bana bak beni ihbar edersen bozarım fiyakanı. Çizerim, aleme madara ederim" falan demeye başladı. Kendisi acaba kuş gribine yakalanmış olabilir mi?

    CEVAP: Kuş gribi değil de psikopata bağlamış desek daha doğru olur. Haracınızı gününde verirseniz bir problem olmaz.

    * SORU: Karım ve ben ikimiz de çalışıyoruz. Her sabah kuşluk vakti yollara dökülüyoruz. Acaba bu kuşluk vakti yollara dökülmek bizi kuş gribi yapar mı?

    CEVAP: Üstünüze kalın bir şeyler almazsanız grip olursunuz ama kuş gribi değil. Haa, 'kuşluk vakti hele bir geçsin' diye bekler de işe geç gitmeye başlarsanız patronunuz yemez. İşte o zaman ölümlerden ölüm beğenin.

    * SORU: Dün sabah işe giderken kafama talih kuşu ya da talihsizlik kuşu pisledi. Emin olamadım. Koşup hemen bir Milli Piyango bileti mi alayım, yoksa bir hastanenin aciline mi gideyim?

    CEVAP: Her ikisini de yapın. Hem bir bilet alın, hem de hastaneye yatın. İki türlü de şu kural geçerli çünkü: "Ya çıkarsa''

    Okuldan Sonra Ölüm Gelir

    Bunun Bilimsel Çözümü

    Okul Kelimesindeki Harflerin Bir Sonralarını Alıyoruz

    O dan sonra Ö Geliyor
    K den Sonra L Geliyor
    U dan Sonra Ü Geliyor
    L Den Sonra M Geliyor

    :))))

    Bebişlere Devam_2_ (resim :)





















    Bebişlere Devam (resim :)