Cumartesi, Kasım 26, 2005

Yiğit Özgür Karikatürleri

Şimdilik 5 tane:






Tarihte Lafı Gediğine Oturtanlar





Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek
gayet sakin şu karşılığı verir:

- Ben çekilirim!!


--------------


Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş.
Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill'i davet etmiş ve davetiyeye de
bir pusula iliştirmiş:
- Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa.
- Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa.

--------------


Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!

-------------


Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..

--------------


Meşhur bir filozofa:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
fakirsiniz? diye sorulduğunda:
- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.

--------------


Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse
budalalağı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve
seve öder.

Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza
karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

---------------


Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarınından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
- Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama,
seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

---------------


Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide
kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
zapdetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.

----------------


Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
- Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demiş. M. Akif hiç istifini
bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?

-----------------


İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
- Diyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında:
- Bu bana iyi bir ders oldu!!

-----------------


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.

-----------------


Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Bizde onlara yaklaşıyoruz.

-------------------


Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanırmısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle
açıklardım


Evden Kaçan Kızla Anasının Mektuplaşması




Anam, güzel anam, garip anam. Sarıkız'ı marıkız'ı heç sormuyom, zira zerre gadder umrumda değil. Sadede geliyom. Bu İstanbul şehri çok büyükmüş. Bizim köyden yan yana 1 melyon tane koy, aha işte o gadder gocuman. Ben meyşur olmayı kafaya koydum anam. Filmde görmüştüm. 'İstanbul seni yeneceem' diyordu ya, bana beraberlik de yeter. Yani senin anlayacağın buraya puan veya puanlar almaya geldim anam.


Ay gızım, bal gızım, eşek gızım... Sarıkız'ı sormuyon amma Sarıkız seni soruyo. Benden daha salak kızın nerde deyo... Gaçtın diye her Allah'ın gecesi bubandan sopa yiyom. Sırtım nasır tuttu artıkın. Seni bi yakalarsam bak nasıl meyşur edecem. Ağabeylerin peşine düştü. Yakında seni bulur, öbür tarafa tez ulaştırılar. Sen de gazetenin 3. sayfasına çıkıp meyşur olursun artık. Ağbingiller gelene gadder İstanbul seni 3.sayfalık yapmazsa tabii!


Anaaaaaa... Bababaaa... Burada bi dizi var şaşırınca böyle yapıyor başroldeki adamYakında tanışmayı hayal ediyorum onunla. Hatta hepisiylen. Ana gız; sen alışıksındır dayağa. Ya da dur ben buradaki kadın porgramlarından birini yollayayım sana, koca dayağı yiyo diye tilivizyonlara çık, ana-kız meşur olalım.


Yellozlar Kraliçesi, halası kılıklı kızım benim, sen şimdi meyşur olacam derken onun bunun altına yatarsın, o küçük cep telefonlarına dikkat et bari. Ağbilerin izini bulmuş, İstanbul'a varmışlar. Dua ediyom sadece vursunlar, cesedin güzel olsun. Çocuklar seni hırslarından parça pinçik doğrayayım derken terleyip Boğaz esintisiyle hasta olmasalar bari.


Anaların en vicdansızı, teneşirlere gelesicesi... Abim olacak o davardan haber alabiliyon mu? Alaman, zira bir tanesi anası yaşında bir kadınla yaşamaya başladı. Arada görüşüyoruz. Öbürünün de sinir geçti, baya bi yumuşadı. Hatta fazla yumuşadı. Geçen birlikte pembe bluz almaya çıktık. Yanlış anlama ha, bana değil ona. Bir dekolte giyiniyor ki sorma. Ben o kadar giyemem valla. Tutturdu ameliyat olucam kesin dönüş yapıcam diye. Bırak diyorum vur beni dön memlekete diyorum, "Ay beni gan tutar gııız" diyor. Yakında iki kızınız oluyor bilesiniz.


Ailenin kanayan yaraları... Kansızlar sizi! Abilerini de ayarttın sonunda haa! Hakkımı helal edersem şerrrefsizim... Babanın da selamı var! Benim öyle bir kızım yok diyo... Hasadı kaldırayım bizzat kendi ellerimle boğucam üçünü de diyo...


Ahh anam benim saf anam... Sana ne zamandır yazamadım. Beni merak etmezsin biliyom da babamı merak etmişindir herhalde. Hali vakti yerinde. Gençleşti de. 'Genç kadın adamı gençleştirir' derlerdi de inanmazdım. Kuman diye söylemiyorum, güzel kız. Sen ne bakarsın babamın öyle atıp tuttuğuna. 'Asıcam, kesicem' diye yemiş seni. Hasadın parasını burada öyle bir yedi ki aklın durur. Bir akşamda dolaştı bütün meyhanelerini, gece kulüplerini İstanbul'un. Sonra bir askerlik arkadaşını buldu. Kalan parasıyla birlikte iş kurdular. Simit sarayı açtılar. Paraya para demiyor artık babam bilesin. Ana be, unutmadan bi şey diycem. Bu mektup olayı sıktı be... Bir cep telefon al da SMS'leşelim. Ya da bir bilgisayar al MSN'den yazışalım. Böyle çok banal...


Oyyy anam oyyy... Meğer yıllarca koynumda bir değil dört yılan beslemişim oyyy! Hepiniz hayın çıktınız. Tez zamanda İstanbul'a gelip alayınızı yere sermezsem bana da Zarife demesinler!


İstanbul'a gelme kararına pek sevindik ana. Bir sen eksiktin zaten burada. Gelmeden önce bana haber ver de abimin 'Refo' adıyla sahne aldığı gece kulübünden yer ayırtayım. Hep beraber felekten bir gece çalalım. Bu arada büyük abim o kadından ayrıldı. Anam gelsin de televizyondaki gelin-damat-kaynana yarışmalarına katılalım diyor. Bence de iyi fikir. Sen 10 tane kaynana Semra'yı cebinden çıkarırsın. Şöhret olmak senin de hakkın. Hasretle bekliyoruz anam. Öptük çok. Bye!




Feci Selami




Selami Şahin, büyük bir sanatçı olmasının yanı sıra, esprili kişiliğiyle de gönüllerimizde taht kurmuştur. İşte karşınızda Selami Şahin'in esprilerinden bazıları:


***

Sanatçı halkın malıdır, ben malım bakın bana.

***
Oya Aydoğan için;
-Oya üç kardeşmiş biliyor musunuz; oya, buya, suya.

***
-Sizin bestelerinize ve esprilerinize hayranım
-Sen yoğurtsun, ben de ayranım

***
Demet Akalın:
-Bu akşam Samsun'a gidiyorum selami abi.
Selami Şahin:
-Peki ben n'olucam?
Demet Akalın:
-Siz de gelin.
Selami Şahin:
-A aaa ben gelin olmam. Damat olurum.

***
Televoleci:
-Selami Bey, mübarek Ramazan ayındayız...Seyircilerimize orucunuzu neyle açtıgınızı söylerseniz belki biz de o şeyden feyz alır, onla açarız...
Selami Şahin:
-Anahtarla...

***
Sunucu:
-Programımıza neşe kattınız Selami Bey..
Selami Şahin:
-Neşe mi? Neşeeee, nerdesin? Yoo, Neşe'yi getirmedim ben.

***
"Ben kadına el kaldırmam, ayak ile idare ederim."

***
-Öyle değil mi Selami?
-Bakayım bir (saate bakılır), evet öğle...

***
Selami Şahin:
-Şarkıyı söylemek istediğinizden emin misiniz?
Konuk:
-Evet eminim.
Selami:
-Aa Emin'miş ben de Selami, memnun oldum.

***
-Ne alırsınız?
-Cappucino var mı?
-Var.
-Peki pencerecino?

***
Ben çiçekleri severim ama çi'sini çıkarırsak!.

***
Selami Şahin bir programda eşi hakkında konuşmaktadır:
-Benim karım bir tane ama içince iki tane.

***
-Peki eşiniz kızdımı bu duruma?
-Eşim kızdı ama artık değil!

***
Konuk: Hatay'lıyım...
Selami Şahin: Ben Hatay'ı affetmem!..

***
"Bir telefonum var, bir tane daha alırsam iki olur..." (Bir izleyicinin yayına telefonla katılması üzerine)

***
"Mumya Firarda'nın çekimleri nihayet bitti. Sinekti, böcekti, yo yoo, bit'ti!.."

***
"Bana bir gün birisi dedi ki, Selami bey sizin eşiniz yok. Ben de dedim ki yoo benim eşim var hatta 3 tane de çocuğum var..."

***
Selami Şahin: Geçen gün Rahim'le karşılaştım...
Seher Dilovan: Hangi Rahim?
Selami Şahin: Bismillahirrahmanirrahim!..

***
"Horon değil horyirmi bile oynarım..."(İsmail Türüt'ün "Horon oynayabilir misin?" sorusu üzerine)

***
"Polis sizi çalarken yakaladı mı hiç?" (Orkestrada enstrüman çalanlara soruyor)

***
"Arkadaşlar, buraya bir süpürge alalım, kurtlarını döktü de bayanlar..." (Oynayan kadın seyircileri kasıtla)

Cuma, Kasım 25, 2005

K.P.D.S.



K.P.D.S. (Kamu Personeli Dallamalık Sınavı)

Bu sınav, ÖSYM, TİKKO, İBDA-Q, DİSKO, OMLET ve OPEC’in ortak, çalışmaları sonucu hazırlanmıştır

Üçüncü soru hariç, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz

Her soru için cevap süresi 3.5 yıldır. Bu süre sonucu hala cevaplamayla uğraşan olursa, kendisine dallamalık beratı ve 3 saat ek süre verilecektir. Bu süre sonunda da doğru cevap alınamazsa, aday herhangi bir bacağından kurşunlanacaktır.

Sınav süresince çiklet çiğnemek, dinamit lokumu kemirmek, cep telefonlarına sümkürmek ve kanlı ishal olmak yasaktır. Bu yasaklara uymayanlar hakkında sorumluluk salon gözetmenine ait olup, icabında adaylara tekme tokat girişebilir.

Sınavda, vereceğiniz her yanlış cevap 3 doğruyu götürecektir. Bunun yanında, sorular dışında yapacağınız her hata, 2 doğruyu canından bezdirecek, 3 yanlışı alkol bağımlısı yapacak ve evliyseniz, kedinizin kuyruğuna düğüm atacaktır.

Salon gözetmenine sınav soruları hakkında soru sormak, gözetmenin sağlığı açısından yasaklanmıştır. Ayrıca, gözetmenin annesine küfretmek de yasaktır. Babasına küfretmek için ise bir adet nüfus cüzdanı örneği ve üzerinde sigara söndürülmüş bir pasaport fotokopiniz ile sınavdan en az bir hafta önce, bulunduğunuz
il veya ilçenin Jandarma Komutanlığına başvurmanız gerekmektedir.

Sınav sorularının çok zor gelmesi durumunda adaylar, sınavın bitmesini müteakip, SSK’ya bağlı sağlık ocaklarında ücretsiz olarak pansuman yaptırabilirler.

Hepsi budur. Sınav düzenleme komitesi topunuza başarılar diler ve de “Allah akıl versin” der.

SORULAR:


1) Burası Muş’tur, yolu Yokuş’tur, Muş’taki yokuşun eğimi kaçtır? (tan(a) =cos(b) )

a) Diktir
b) Kektir
c) 250 TL
d) Bilmiyom.
e) Doğru cevap b seçeneği olabilir.


2) Aşağıdakilerden hangisi diğerlerinden farksızdır?

a) Kanaviçeli kukurbit
b) Ebelemeceli ebegümeci
c) İki şık daha var
d) Ali Şen
e) Berlin hoparlör enstitüsü genel müdürlüğü sekreter yardımcılığı makamı


3) Aşağıdakilerden hangisi nedir?

a) Hiçbiri
b) c
c) Ne?
d) Yaaaa...
e) Hesap bilmeyen kasap.


4) Cevap (c) seçeneği ise, soru nedir?

a) Adınız?
b) Yaş kaç?
c) Hiçbiri
d) Hepsi
e) Bazısı


5) Nerdeyim ben?!! Örneklerle açıklayınız.


6) 4 milletvekilini bir zürafaya eşit olarak kabul ederseniz, meclis başkanı kaç Marlboro eder(Dışişleri bakanını 3.14 alınız)?

a) 1
b) 3.2
c) Az
d) Saat kaç?
e) Dörde çeyrek var.


7) Aşağıdakilerden hangisi, atı alanın Üsküdar’ı geçme sebeplerinden değildir?

q) 4207 sayılı kanun
x) Sucuk sanayiindeki darboğaz
w) Sucuk sanayiindeki boşboğaz
ü) Atın F0 ilk hızı
ıh) Atı alanın Nijeryalı olması


8) İsme ne ad verilir?

a) Ad
b) İsim
c) Cisim
d) Sicim
e) Simit


9) Kim kimdir?

a) Kim Bassinger
b) Kim o?
c) Kilim
d) Hiçbirisi
e) Herbirisi


10) Aşağıdakilerden hangisi, pragmatist bir manifestonun edimsel imgelenmelerine öykünen yaptırımları karakterize eden kuramların tümünü gerçekleyebilme yetisine haiz bir öngörümsel önerme varyantı olarak kabul edilse de, içsel çatışıklıkları pasivize etmenin bilişsel algılanması söz konusu olduğunda pitoresk
bir tümevarım sağlayabilecek bir betimlemeyi, en marjinal kulvarlarda, ayrımlanabilir ve determinist bir tarzda angaje edebilme kapasitesine sahiptir?

a) Soruyu tekrarlayabilir misiniz acıba?
b) Yoğurt
c) Salatalık
d) b+c = cacık
e) Valla artık ben ne desem boş.


11) "Bir kenenin üzerinde bulunduğu yastığın kılıfına dikiş atan adamdan haber almış gibi görünen kertenkeleye yan bakmış gibi gördüğümüz bu kadının kayınbiraderi, askere gitti" cümlesinde aşağıdaki öğelerden (elementlerden) hangisi bulunmaz?

a) Öldüresiye isim tamlaması
b) Belirteçli harf tümleci
c) Beşinci element
d) Küpeşte rendesi
e) Edatlı geçirgen zifir büzürdetmesi


12) Kim kime, dum duma?

a) Duma duma dum, kırmızı kandil
b) Alexander Dumas
c) Biz bize, siz kime?
d) Cam cama
e) Hepsi


13) "Önüm arkam sağım solum sobe, saklanmayan ebe" cümlesinde, "sobe" kuzey ise, günaybatı hangi yöne denk gelir?

a) Denk gelmez teğet olur.
b) Denk gelmez Cenk gelir.
c) Ebeninki (ebenin olduğu yön yani)
d) Sobe kuzey olamaz. Olsa olsa yıldız ve poyrazdan 3 ila 5...
e) Bütünleme ne zaman?


14) "Balık soru" nasıl bir soru tipidir?

a) Böyle bir soru balık sorudur.
b) a şıkkı doğrudur
c) a ve b şıkları doğrudur
d) a, b ve c şıkları doğrudur.
e) Bu hariç tüm şıklar doğrudur.


15) Aşağıdaki şıklardan hangisi şıktır?

a) Bu şık!
b) Hayır bu!
c) Haaayııırr, buuuu..
d) Bence bu..
e) Bu da olabilir mi ne? Şık şıkı şık şık...


16) Hastanenin Acil polikliniğine gelen hasta, şu şikayetlerden muzdariptir:

1. Baş dönmesi (176 derece)
2. Bağırsak pörtlemesi
3. On kaplan sendromu
4. Zihin gıcırdaması
5. Izdırap


Bu şikayetlerin hangisi veya hangileri, 5. soruyu doğru cevaplamayı engeller?

a) 1-3
b) 3-4-3
c) Bende beşinci soru silik çıkmış.
d) Bende de...
e) Ay ne enteresaaaann.. Bende de..


17) Aşağıdakilerden hangisi aşağıdadır?

a) Sinameki
b) Şeytandirseği
c) Narenciyeciye diye diye narenciyeciye verdiler Naciyeyi.
d) Zıkkımın kökü
e) Hiçbiri (veya hepsi.. gıcığım ya ben.. onun için.. hihi..)






Dehşet Neşet




Asıl adı Neşet Dündar olan eski Bornova Anadolu Lisesi öğretmeni olan Dehşet Neşet'in ünü okulu aşıp, internete yayılmıştı.Aşağıda onun hakkında yazılanları bulabileceksiniz.

***

S.G.: Dehşet neşet'in öğrencisi olduğum yıllarda kara tahta - tebeşirden cam gibi tahtalar ve marker diye tabir
ettiğimiz mürekkepli kalemlere geçilmişti. Sınıfta da her gün kalemlerin mürekkepleri ile ilgilenmesi gereken bir öğrenci vardı. Neşet Hocanın dersi olduğu bir gün görevli zat-ı muhterem kalemleri doldurmayı unutmuş. Neşet Hoca tahtaya yazmaya başladı ama kalemin boş olduğunu görünce durdu. Sınıfta bir ölüm sessizliği oldu. Biz tam kalemleri doldurmakla görevli arkadaş için fatiha filan okumaya hazırlanıyorduk ki, Neşet Hoca yazmaya devam etti.Adam boş kalemle tahtaya görünmeyen yazılar yazdı. "Bakın buraları iyi not edin", "Şekilde de görüldüğü gibi" gibi repliklerle şovunu süsledi. Hatta ara sıra bizden birini çağırıp boş tahtayı sildirdi. "Şurayı iyi temizle" filan dedi. Gülemiyorduk doğal olarak. O gün anlattığı ve bizim göremediğimiz yazılardan bayağı bir soru sormuştu.

***

Sınavından bir soru: bir örümcek arabanın camına ağ yapar. araba ....km/s le yol alırken, ....km/s hız ile ....gr ağırlığındaki sinek ağa takılır. ağın esneme katsayısı ......., sineğin yoğunluğu ......., sineği yakalamaya giden örümceğin yarattığı titreşim frekansı ........, sinek sindirildikten sonra yok olan ağırlık......gr, artıklarının ağırlıkları ......grdır. ağın gerilme grafiğini çiziniz?cevap: sinek cama ağ yapmaz....

***

Başka bir soru:
Fener Galatasaray maçında ceza sahasının şu noktasında kaleye şu kadar uzaktan şu açıyla duran hagi topa şu hızla bu açıyla vurmakta. Rüştü şu noktada ve şu kadar yana şu kadar yükseğe sıçrayabilir. Bu top gol olur mu?bütün öğreniler hesaplıyor ve gol olduğunu buluyorlar. Sonuçta doğruymuş ama herkes 0 alıyor...Çünkü rüştü o noktadan asla gol yemez(miş)...

***

G.Y. : Dehşet'tin dehşet soruşu. dehşet hoca hakkında burada anlatılanlar kesinlikle doğrudur. neşet lakabıyla o kadar özdeşleşmiş bir insandır ki, çok az kişi önün soyadının ne olduğunu bilir. Ben hem ortaokulda hem lisede fizik dersini Neşet'ten alma şanssızlığına uğramış az sayıda insandan biriyim. Bir sınavda kepler yasalarıyla ilgili bir soru sormuştu. sınıfta bir tek baya inek bir arkadaş bu soruyu bilebilmişti. Bu sınavdan tek sıfır alan da o oldu. Çünkü o sorunun cevabı "daha o dersi işlemedik hocam" olacaktı.

***

S.E : Bir gün öğlen teneffüsünde g blok'un önünde yemek yiyodum. Dehşet Neşet, 5 mat b sınıfından çıktı ve beni göstererek, "gel bakayım buraya" dedi. Çekinerek yanına gittim. Elimde de tost ve kola vardı. Neşet Hoca, 5 mat b sınıfını o öğlen cezalandırıp öğle teneffüsüne çıkarmamıştı. Bana, "ye lan o tostu sınıfın önünde" dedi. Tostu 45 kişinin önünde yemeye başladim. Dehşet neşet bir yandan da, "iç, kolayı da iç" diyodu. Ama esas olay sonraki cümlede patladı: "ağzını da sapırdat lan, canları çeksin!"

***

A.A. : Dehşet neşet'in bence en gırgır sınav sorusu "balıklar neden aptaldır"dı. Dehşet'e göre bu sorunun doğru yanıtı şu olacakmış: Balıklar suyun içinden baktıklarından balıkçılar uzakta görünür. Balıkçı nasıl olsa uzakta diye rahat rahat dolanırken ağa yakalanırlar.


***

l.T. : Lise yılları boyunca Neşet Hoca'nin bir öğrencisi olarak anlatılanların tümünü doğruluyorum. Dehşet Neşet'in dersleri her zaman atraksiyon dolu geçerdi. Bütün öğrencileri sınıfın en arkasına toplayıp tahtaya karınca duası gibi mini minnacık yazarak ders anlatırdı. Ders sonunda da "haftaya bu anlattıklarımdan sınav olacaksınız"der ve tahtayı sildirirdi. Derste bir tek kelime not alamayan bizler diğer haftayı merakla beklerdik. Bir de her ders yılı başında "bu yıl kar yağarsa hepinizi fizikten geçiricem" derdi. Ama benim lise yıllarımda izmir'e hıç kar yağmadı.

***

U.K. : Ben Almanca bölümünde okuyordum ama iki sene eğitsel kollarda dehşet neşet bizim kollara gelmişti. Lise 2'de yangın kolunda iken Dehşet, kendi öğrencisi olan lise son'lara integral soruları soruyordu.Bu arada sınıfa orta 1'lerden nöbetçi bir çocuk geldi.Dehşet Neşet çocuğu yaklaşık 5 dakika kaale almadan beklettikten sonra (sınıfa giren nöbetçilerle hıç muhatap olmazdı nöbetçi bir süre bekler sonra dışarı çıkardı) çocuğa integral sorusu sordu. çocuk tabii ki bilemedi. Dehşet çocuğa "lise sona gelince bana hatırlat sana sıfır veriyim" dedi.

***

İ.B. : Dersin konusu elektriksel yüklerdi ve Dehşet sözlü yapıyordu. tahtaya kimi kaldırsa problemi sorup, hemen akabinde "nasılsa bilemeyeceksin. otur yerine" diyordu. Sıra sınıfımızdaki okul ikincisi arkadaşa geldi. (bu arkadaş bir yıl sonra öss-öys'de türkiye ikincisi oldu. ) Arkadaş rahat, Dehşet ne sorsa bilecek durumda. ama Dehşet Neşet'in sorusu şuydu "bir salata tarifi ver bakalım". tabii arkadaşımız ve bütün sınıf şoka girdi. Dehşet gayet sakın bir şekilde ünlü açıklamasını yaptı:
"Arkadaşlar iyi salata yapmak, iyi fizik bilmekten daha yararlıdır".


***

Bir öğrenciyi sözlüye kaldırır, problemi çözdürür, akabinde neşet bey'in kurbanı mülayim ama sempatik öğrenci dile gelir:
- Hocam, kaç aldım? Kaç verdiniz?
- Log 4, otur.

***

Dehşet'in bir de, kendinden 1 saniye sonra gelenlerden dahi geç kağıdı istemek gibi katı bi prensibi varmış. O lisesinin müdür yardımcısı da sertliğiyle efsaneleşmiş bi hocaymış. Geç kağıdı almak için gidenler genelde sopa yiyip çıkarmış. Bir gün bi öğrenci Dehşet Neşet'in dersine geç kalmış. Sınıfın bulunduğu koridora girince Dehşet'in sınıfa doğru geldiğini görmüş. Hemen koşmaya başlamış. Bi bakmış Neşet Hoca da depar atıyor. Yarışı Dehşet kazanmış ve "Git geç kağıdı al!" demiş.

***

G.T.: Dehşet Neşet'in kulak çekiş stili de ilginçti. Elleri kirlenmesin diye, öğrencinin kravatıyla çocuğun kulağını tutar, öyle çekerdi.

***

Dehşet Neşet, öğle tatilinde futbol oynayanları seyrediyormuş. Kalecilerden birine kızmış, kulağından yakalayıp bir kenara çekmiş. Maç yapanlar Dehşet'ten korktukları için maçı kesememiş, kalecisi olmayan takım 4 gol yemiş. Bir de hocamız Fenerbahçe'nin ancak kendisi takımın teknik direktörü olduğu zaman şampiyon olabileceğini iddia ederdi. Takıma uygulayacağı müthiş taktiğin devre arası kötü oynayanları odunla dövmek olduğunu söylerdi.

***

O.A.: Dehşet'in yaptığı yazılıların birinde, bizim sınıftan bir kişi kök üç, bir kişi de kök iki almıştı.

***

Neşet Bey bir keresinde sınavda, karmaşık bir makara sistemi sormuş ve öğrencilerden sistemin dengede durup durmadığını belirlemelerini istemiş. Öğrenciler kağıtlarını formüllerle, rakamlarla doldurmuş. Ancak hepsi sıfır almış. Dehşet, "Doğru cevap 'makara yere düşer' olacaktı" demiş. Meğer çizimdeki makara tavana bağlı değilmiş.

Çarşamba, Kasım 23, 2005

Bir Test

Bu mesajın sonunda sana bir soru sorulacak.


Hemen yanıtla. Durup düşünme.






Aklına ilk gelen şeyi söyleyiver.


Bu eğlenceli bir "test"... VE aynı zamanda biraz acyaip (çok acayip)!


insanın seninle aynı orana düştüğünü göreceksin.


Şimdi... aşağıdaki talimatları olabildiğince çabuk yerine getir.






Bir hesabı bitirmeden ötekine geçme..






Yanıtları yazmak veya hatırlamak zorunda değilsin. Sadece
kafadan hesaplayarak cevap ver geç.





Şaşıracaksın.






Başla:





Aşağıdaki toplamlar kaç ediyor:


89 + 2




































12 + 53



































75 + 26







































25 + 52


























63 + 32





































Biliyorum! Hesap yapmak zor iş, ama neredeyse bitti...





Hadi. tek bir tane daha...
































123 +5














































ÇABUK! BİR RENK VE BİR ALET DÜŞÜN!





















































Aşağıya devam et...

























































Biraz daha...



























Aklına kırmızı bir çekiç geldi, değil mi?








Eğer verdiğin cevap bu değilse, sen anormal sayılmasa da farklı bir
akla sahip olan %2 insandan birisin.
İnsanların %98'i bu alıştırmayı yapınca kırmızı bir çekiç diye
yanıtlıyor.

Salı, Kasım 22, 2005

Alternatif Çıkma Teklifleri


ben acıların çocuğuyum modeli:
-meltem benimle çıkar mısın?
-hayır salak
-tamam meltem şimdi git ve beni yanlızlığım ile yanlız bırak

kıvrak modeli
- meltem benimle çıkar mısın, misal iki biletim var ateşlerin dansı'na?
- hayır salak
- aa şimdi hatırladım, hülya'ya söz vermiştim... öteki sefere inşallah...

tehdit eden modeli
- meltem benimle çıkar mısın?
- hayır salak
- e o zaman ben gidip hülya'ya bi sorayım...

anlamaz modeli
- meltem benimle çıkar mısın?
- hayır salak
- o zaman, aşkım, ilk olarak ateşlerin dansı'na gidelim mi...
- geri zekalı mısın nesin ya, hayır dedim...
- tamam önlerden almaya çalışırım... yemek de yeriz di mı hayatım, show'dan önce...
- harbiden salaksın ya, sana adımı söylediğime inanamıyorum...
- evet aşkım ya, ismin çok güzel...

güner ümit modeli
- meltem benimle çıkar mısın?
- kesinlikle hayır.
- kesinlikle hayır dediniz kaybettiniz, puanlar kırmızı masaya..

bir başka güner ümit modeli
- meltem benimle çıkarsın mı ?
- bilmem.. sence çıkar gibi duruyomuyum ?
- valla galiba çıkarsın.. ama emin değilim.. hadi bi açıklık getir şu konuya
- hayır salah hayıııııııır !
- bunu evet olarak kabul ediyorum
- sertan bu kadar salak olmayı nerde öğrendin ?
- her gün 1 saat çalıştım düzenli.. çok zor olmadı..
- hmmm

şartlanmış model
-meltem benimle çıkar mısın?
-tabi neden olmasın
-sen kaybettin kızım, seni sevmiştim halbuki
-???

redden sonra karizmayı çirkefleşmekte arayan model
-meltem benimle çıkar mısın?
-hayır salak
-ben seni deniyordum zaten..kabul etseydin üstüne beton dökerdim senin..

espritüelim ben modeli
-meltem benimle çıkarmısın?
-hayır salak..
-peki sen asansörle çık ben yetişirim

oha artık modeli
- meltem benimle çıkarmısın?
- hayır salak..
- tamam boşanıyoruz o zaman.

psikolog modeli
- pelin benimle çıkar mısın?
- hayır salak.
- tabii, sana hak veriyorum. daha önceki ilişkilerinde yüreğine aldığın yaralar seni korkutan. sanırım biraz zamana ihtiyacın var. lütfen biraz düşün.

iyimser model
-burcu benimle çıkar mısın
-hayır
-ama asla demedin
demek ki hala umut var?
-???

ulaşamadığı ete mundar diyen kedi modeli
-fatmagül benimle çıkar mısın?
-hayır!!!
-aman zaten sen de kendini bulunmaz hint kumaşı şanıyosun çillisin,çirkinsin ıyyyy

bir arkadaş ortamında ise
- meltem benimle çıkar mısın ?
- hayır salak.. !
- peki, kaçta alıyım seni o zaman ?
- ulan çıkmam dedim..
- peki saat 8 de görüşürüz aşkım..

diğer bir arkadaş ortamında ise
-benimle çıkar mısın meltem?
+hayır
-hahah... bir an için benimle gerçekten çıkabileceğin ihtimalini düşündün değil mi? itiraf et?

vede diğerleri
-benimle çıkar misim meltem?
+hayır
-olm ben size dedim anlar dalga geçtiğimizi diye

- benimle çıkar mısın meltem?
+ ahh, elbette hayatım...
- adisin meltem! şurada iki satır karizma yapacaktım, içine ettin!!

- gerçek misiniz?
+ yuh... bu devirde?
- en iyi bunu bulabildim...
+ olmamış ama.
- ne yani benimle çıkmaz mısın?
+ hah hah hayyy... gülünç olma.
- peki o zaman... eee... ben duman'ın vokalistini tanıyorum.
+ eee?
- tamam... bi saniye... başka bi tane buliym... hah! ateşiniz var mı?
+ yemezler...
(dış ses): rocco! gel evladım hadi gidiyoruz...
+ neyse ben gideyim.
- ne?! rocco mü?! ama şey... seviyeli bi sohbete ne dersin?

türk filmi modeli:
-meltem benimle çıkar mısın?
-hayır abuzer!
-bir gün karşına çıkıçağım diyeceğim ki fakir ama onurlu bir genç vardı... anlıyo musun!
-tabiiii

romantik model:
-meltem benimle çıkar mısın?
-olmaz berke!
-oysa pembe panjurlu evimizde, gece pencereden yıldızları seyrederek bir ömür geçirmek isterdim seninle...
-bak seeen...

- meltem biliyorum benden önce 20 kişi sordu ama...
- hayır!
- hata ediyorsun, ben olsam benle çıkardım.
- zaten senle ancak senin gibi bi moron çıkar çevdet.
- meltem, bence sen erkekten anlamıyorsun.

yalancı model
-baba nooldu ne dedi kız?
-abi şimdi gittim başladı aşk meşk duygusal duygusal konuşmaya, yok bana çok değer veriyormuş, yok bağlanmaktan korkuyormuş... beni de bilirsiniz gelemem öyle ince muhabbetlere. "yürü kızım"
dedim. naza çekiyo iste...
-o zaman bitmiş o iş abi, kız hasta..
-yok baba istemem artık zaten soğudum birden.

-meltem .. bişi söyliycem.. seni seviyorum
-ay.. memet olmazki biz arkadaşız
-ben çıkalım demedimki zaten

önce kalabalık bir ortama gidilir hatun ile birlikte orada ;
-meltem benimle çıkar mısın?
-hayır salak!
-ya kızım yeter yaaa çıkmıyorum iste, bıktırdın 3 aydır çık - mı -yo -rum seninle zorlamı yani.(bu kısım
bağırarak ve gerçekten sinirlenmiş bir şekilde söylenir).

iki samimi arkadaş yolda efendi efendi yürümektedir. erkek kişi birden patlar:
- meltem benimle çıkar mısın? aşığım sana!
+ [dumur!] ne? eheh.. şaka yapıyorsun değil mi, ciddi değilsin?
- [reddedildiğini anlayan bahtsız genç] ee.. oo.. tabii canım. haha, ciddi mı sandın? haha.. ben aşık olmam ki robotum ben. yok duygularım.

- meltem benimle çıkar mısın?
+ hayır.
- hayır deyişine bayılıyorum. ee, benimle çıkacak mısın?
+ hayır!
- süpersin ya. şu 'hayır' deyişini duymak içın ölene kadar sorarım valla bu soruyu eheh..

cafe ortamında er kişi hoşlandığı kızın masasına gider ve olaylar gelişir...
-meltem benimle çıkar mısın?
-hayır salak!
(er kişi masaya elini vurur ve hızla kalkar, tüm cafe nin bakışları üzerlerindeyken..)
-aldıracaksın o çoçuğu dedim sana!!
-ha?, ney?!, ama??! ne çoçuğu... (kız kimi inandırsın artık o ortamda...)
(er kişi hızlı adımlarla uzaklaşır..)

yeşilçam üstü az hollywood modeli:
- hülya benimle çıkar mısın?
- ama ediz nasıl ölür? ben zengin bir kızım sen ise fakir? bu imkansız bi aşk kuzum?
- nolcak lan, arwen aragornla çıkıyo ya... o daha imkansız.
- oha ediz ne kadar kültürlüsün, yoksa çıksam mı acaba?
- hadi lennn!!


Ah, bir salak olsaydım!


Şakir, bizim sınıfın en salağıydı. Hatta okulun en salağıydı. Tarih
dersinde kopya istesek, hazırladığı kopyaları karıştırıp coğrafya kopyası
verirdi.

Düz yolda yürürken düşmeyi becerir, kafasını geçtiği her kapının
pervazına vurur, okul çıkışında caddeyi geçerken sık sık ezilme tehlikesi geçirir,
ikide bir rapor alıp okula gelemezdi.

Yaşar Doğu, Celal Atik, Nasuh Akar'ların Olimpiyat zaferlerinden olsa
gerek hepimizi bir güreş merakı basmıştı. Teneffüslerde itişe kakışa
güreşip dururduk. Şakir de güreşmeye pek meraklıydı. Ama birini
yenebildiğine hiç rastlamadım. İlkokula 3. sınıftan başladığım için
sınıfın en küçüğüydüm. Üstelik bir hayli sıskaydım da...
Benim ikim gibi olmasına rağmen Lapacı Şakir'i yatırıp dururdum.
Heyecanlanınca Şakir'in dili de tutulurdu. Konuşamaz, 'hıgık, mıgık' bir
şeyler kekelerdi. Bu arada gözleri börtler, suratını al basar, tepinmeye
benzeyen garip hareketler yapardı.

Okul numaralarımız peşpeşe olduğu için öğretmenler ikimizi beraber tahtaya kaldırırlardı. Şakir sorulan soruya inileyerek 'humpuf!.. Murg!..' diye yanıt vermek uğruna kıvranırken öğretmen, çektiği azabı durdurmak için aynı soruyu bana sorardı.

Bensoruyu yanıtlarken Şakir de kafasını yukarıdan aşağıya doğru sallayarak
cevabı onaylar, böylece cevabı bildiğini gösterirdi. Öğretmen ikimize de
aynı notu verip sıramıza yollardı. Bazen soruları ben bildiğim halde
Şakir'in daha yüksek not aldığı olurdu. Zaten Şakir'in bir adı da Ballı
Şakir'di.

Okul bahçesinde top oynarken çok beceriksiz olmasına rağmen nedense
acıyıp Şakir'i de oynatırdık. Örneğin Şakir'den daha iyi oynamalarına rağmen Doğan Hızlan'la Konur Ertop'u oynatmazdık.
Adam yerine koymadığımız için maçta Şakir'i kimse tutmazdı.
O da gidip kale önüne dikilirdi. Ama en çok golü de Ballı Şakir atardı.
Top orasına burasına çarpar gol olurdu.

O zamanlar, ortaöğretimde kızlar ve erkekler ayrı okullarda okurlardı.
Burnumuzun altındaki tüyler, hafiften kıla dönüşmeye başladığı için
hepimiz potansiyel birer Kazanova'ydık. Yaşanmamış yaz tatili
maceralarımızı bütün öğrenim yılı boyunca birbirimize anlatırdık.
Her anlatışta zamparalık öyküsü biraz daha gelişir bakıştığımız kız,
konuştuğumuz kız olur, konuştuğumuz kız ise seviştiğimiz kıza dönüşürdü.

Bir tek Şakir'in sevda öyküleri yoktu.
Öykü uydurmayı beceremediğinden mi,yoksa inanmayacağımızı bildiğinden mi susup sadece bizi dinlerdi.
Gerçi hiçbirimiz hiçbirimizin öyküsüne inanmazdık ama,
anlatmadan da duramazdık.

Ama Meral'i yine salak Şakir tavlamıştı. Meral bizim okulun bahçesine
bitişik bir evde otururdu. Keyfinden ya da hainliğinden sık sık cama
çıkardı. Okul bahçesinden gelen naraları ve feryatları duymazdan gelir,
hülyalı mavi gözlerini gökyüzüne dikip kırıtırdı.
Meral'i rüyasında görmeyen öğrenci herhalde yok gibiydi.

Meral, yine bir gün pencere şovu yaparken biz Şakir'i gaza getirdik.

'Kız sana bitik, kız sana yangın!.. Haydi Şakir göster kendini, okulun
şerefini kurtar!' diye el verdik Şakir'i okul duvarının üstüne çıkardık.
Şakir'i yine al bastı, 'Humpf mumpf!' diye konuşmaya çalışıp acayip
hareketler yapmaya başlayınca duvarın üstünden kayıp Meral'lerin
bahçesine düştü. O sırada ders zili çaldı.
Şakir'in bu aşk düşüşünün gerisini göremedik.
Ama tahmin edebildik. Çünkü Meral'in bütün Cerrahpaşa'ya
belasıyla nam salmış asabi bir ağabeyi vardı. Vee 2 gün sonra okula gelen Şakir'in mor sol gözünden ve topallayarak yürümesinden tahminlerimizin doğru çıktığını anladık.

Ama Şakir'i Meral'le bir muhallebicide el ele,yanak yanağa muhabbet ederken görebileceğimizi tahmin edememiştik.
Okul bitti, hepimiz bir tarafa dağıldık.
Konur Ertop yaman bir edebiyat düşünürü oldu.
Doğan Hızlan hiç büyümedi. Eskiden de böyle yaşlı başlı bir
mütefekkirdi. Şimdi aynı gazetede icrayı lûbiyat ediyoruz.
Oktay benimle Akademi'ye girdi. Orhan ordudan emekli oldu.
Mustafa hepimizi güreşte yenerdi.
Şampiyon bir güreşçi olabildi mi bilmiyorum. Orhan Kemal hayranı
Erol ne oldu?

İlhami, bir gün gazeteye beni ziyarete gelmişti. Ben bunak,
can arkadaşımı anımsayamamıştım.
Kırık bir tebessümle hoşçakal deyip gitmişti. Bir gece yarısı İlhami'nin kim olduğunu bulup yataktan fırlamıştım. Camı açıp

'İlhamiii, seninle bağ bahçe dolaşırdık... Subay kumaşından bozma bir
ceketin vardı... Ne olur bir daha gel!' diye gece karanlığına doğru
haykırmıştım.

Şakir'i gazetelerde ve televizyonlarda hep önemli bir adamın yanında
aptal aptal sırıtırken gördüm. Yıllar sonra, bir gün bir tiyatro galasında
canlısına rastladım. Sarılıp sarmaştık.
Konuşurken bir ara elindeki kanapenin zeytinini nasıl becerdiyse yandaki güzel hanımın açık yakasından içeri kaçırdı. Tabii, kaçırmakla kalmayıp elini açık yakadan içeriye daldırıp zeytini aramaya da başladı.

Ben, güzel kadının gıdıklı kahkahalarını duyunca saklanacak yer aramaktan vazgeçtim.
Şakir, alkolle yüklüydü. 'İllaa bize gideceğiz' diye tutturup beni
sürükleyerek bir arabaya bindirdi. Araba dedimse aklınıza öyle Reno,
Ford,Honda gibi normal arabalar gelmesin.
Camları koyu füme, içi deri ve ağaç kaplı bir salon salomanjeydi. Tahminime göre özel yaptırılmış bir Mersedes'ti.

Şakir'in evi ise Boğaz'a nazır bir saray yavrusuydu. Duvarlarda ünlü
ressamların tabloları vardı. Hatta, bir Dali ve bir Miro'ya takıldım
kaldım.

'İspanya gezimizin anıları' dedi.

'Benim hatırladığım, sen bir memur çocuğuydun. Bunlar nereden?'

'Aptallıktan.'

Bu yanıttan hiçbir şey anlamadım, ama yine sordum:

'Bu ev senin mi?'

'Tabii, ama bir de yazlığımı görmelisin. Bir Yunan adası satın aldım.
Oraya bir yazlık yaptırdım. Özel helikopterimle arada bir kaçıyorum.'

'Bunca parayı nasıl kazandın lan?'

'Çünkü ben bir salağım.'

'Estağfurullah.'

'Estağfurullahı filan yok, benim mesleğim salaklık.'

'Nerede çalışıyorsun?'

Şakir, adını veremeyeceğim çok ünlü bir holdingin genel müdür yardımcısı olduğunu söyledi. Şaştım kaldım. Farkında olmadan, 'Seni nasıl genel müdür yardımcısı yaptılar yahu?' diye mırıldanmışım.

'Salak olduğum için enayi... Sen genel müdür olsan yanına zeki birini
ister miydin? Ben bir halt edince babam zeki olan ağabeyimi döverdi. Zeki adam tehlikelidir ve beladır. Seni yerinden eder.
Zeki olanlar hababam sorun çıkarırlar.
Salaklık nimettir. Herkes salakları sever ve gözetir.
Çünkü tehlikesizdirler. Ayrıca insanda merhamet uyandırırlar.
Salaklara herkes acır.

Salaklığım sayesinde üniversiteyi bana bitirttiler. Sonra da
bu şirkete memur olarak girdim. Şef yardımcısı, müdür yardımcısı, derken genel müdür yardımcısı oldum. Sen zekiydin de ne oldun? Altmışını geçtin,hálá üç otuz para maaşa talim ediyorsun.'

Bir ara, altın kakmalı fildişi bir satranç takımına gözüm ilişti. Şakir,

'Oynayalım mı?' diye sordu.

'Haydi be, sen tavlayı bile doğru dürüst oynayamazdın!'

Oynadık, herif beni 18. hamlede mat etti. Hem de benim gibi bir ustayı!..
O sırada salona yeşil gözlü, ceylan sekişli, Şakir'den en az 30 yaş daha
genç bir hanım girdi. Şakir'e merhamet ve sevgi dolu bakışlarla bakıp,

'Ruhum, canım, bir tanem. Senin uyku saatin çoktan geçti. Gel seni
yatırayım!' dedi ve Şakir'i alıp götürdü. Salon kapısından çıkarken
Şakir,kafasını kapının pervazına çarptı.
Ben de zeki zeki gülümsedim.


Oğuz ARAL