Salı, Ağustos 29, 2006

Komik Laflar


"KPPS'ye hazırlanıyorum, duygusal ve romantiğim" => Anasına Bak Kızını Al programındaki bir yarışmacı kendini tanıtırken


"Yeni Migros açıldı orayı bi gezin"
=> Konya'da bir esnaf amca, "Buralarda gezilecek tarihi yerler var mı?" sorusuna cevaben


"Açık konuşayım ben öğrencilik hayatım boyunca hiç kapı kırmadım!"
=> Sinirini sınıf kapısından çıkaran arkadaşımıza okul müdürümüzün söyledikleri


"Aaa, canlıymış buu!.."
=> Pazarda arkamdan gelip beni cansız manken sanarak kotumun kalitesine bakmak için bacaklarımı okşayan teyze


"Tavla ve dama herkes tarafından bilinen oyunlar olduğu için tarif etme gereği duymadık. Saygılar"
=> Evde bulduğumuz oyun setindeki "tarif"


"Yaz sıcağında camii serinliği"
=> Bostancı civarlarında bir caminin önündeki bez afiş


"Türkiye AB'nin motoru olacak"
=> Ali Babacan


„...kişisiyle konuşacak çok şeyiniz varmış gibi görünüyor. Hemen sesli konuşma başlatın"
=> Msn'de bir arkadaşa ardı ardına ses klipleri gönderdiğimde beliren yazı


"Süt tozlu mudur nedir?"
=> Babamın içtiği ayrana yaptığı yorum


„Üçgenin tepesinden tabanı iki eşit parçaya bölen bir çizgi çizdiğimizde bu çizgi tabanı iki eşit parçaya böler. Ama bizimki bölmedi. Hay Allah...! "
=> Matematik öğretmenimiz üçgene yükseklik çizmeye çalışırken


Trt Radyosu’nda bir dinleyicinin gönderdiği elekronik postayı okuyan sunucu: Evet bugün Hanife hanım eşiyle 38. evlilik yıldönümlerini kutlamışlar...
Diğer sunucu: Ee iyi ne diyelim yani!
Durumu toparlamaya çalışan sunucu: Tabiki sizi kutluyoruz hanımefendi. Bu şarkı sizin için!

dracula istanbulda filminden;
Doktor: Hastaya acil kan gerekmekte
Kan gereken kızın nişanlısı: Kanımı son damlasına kadar vermeye hazırım
Doktor: Bir miktar kafi

"Allahım sen süpersin!"
=> Heyecanlı bir basketbol sever (Türkiye-Brezilya basketbol maçını izlerken, maç sonunda Brezilyalı oyuncu 2 faulü de kaçırınca)

“Son durakta inecek var mı? ahahahha!..”
=> 1 saatlik korkunç bir şehiriçi yolculuğunun sonunda belediye otobüsü şöförünün "patlattığı” müthiş espri

"Yaşam Analisti" => Açık oturum formatlı paparazi programı UçanKuş'ta programın sürekli konuğu Kenan Erçetingöz'ü takdim eden dış ses

“Acilen! devren satılık market. Yalnızlıktan!” => Gazetede bir ilan

"Pantolonları indirdik! Orta reyonda sizi bekliyoruz..." => Carrefour'da bir anons (Korkudan gidilmez!)

"Dondurmayla girilmez" => Diplerinde dondurmacı bulunan yan yana üç dükkanda da bulunan ve nokta atışı yapan yazı

"Otur oğlum otur, sizi öldürüyorlar..." => Otobüste kendisine yer vermek isteyen askere, bir teyzenin nazik cevabı

"Neden?" => Babamın saat kaç sorusuna 9.00 dedikten sonra ki tepkisi

"Hijyenik değil ama temiz yapıyoruz abi!" => Haber bülteninde bir tatlıcının denetime gelen sağlık ekibine

"Bunu 150 kilo sayarsak..." => Uyanık komşumuz (hurdacıya satmaya çalıştığı demir kapıyı tek eliyle havada tutarken)

"Vedalaş artık hamburgerle..." => Burger King'de şef garsonun arkadaki aşçıya uyarısı

"Ulan su otobüsün gazına bi abanacam bütün otobüs arkaya yerleşecek" => Arkalara ilerleyin demekten bıkan bir otobüs şoförü

"Burda napıyosun olm bi saattir seni arıyoruz"
=> İhbar sonucu girilen camide 1 saat aramadan sonra merdiven altında buldukları hırsıza polislerin söyledikleri

Sofu Kahramanlar


Heidi: Peter, “Haydi bırak işi de, kırlarda dans edelim pembe yanaklı Heydim hey!” diye şarkı söyleyerek, kırların arasında keçilerini otlatan Hediye’nin yanına vardı... Hediye’yse Peter’e kızgınca bakarak, “Dans zinadır bilmez misin bre gafil? Hem keçilerin de memesine bone geçiricem artık, sağarken pis pis bakıyosun onlara Pıtırcık! Püü sana!” diye tükürdü suratına...

Pinokyo: Hacı Gepotto camiden oyun için kaçan Pinokyo’nun kulağını “yatsı namazı yadsınamaz!” diyerek çekmişti... Sabah uyanır uyanmaz, doğası gereği anca teyemmüm abdesti alabilen Pinokyo merakla, “Peki bana neden çamur yerine tahtadan can verilmiş Hacı Gepetto?” diye sorunca; Hacı Gepotto gülerek, “Tahtadan ol ki Cehennem’de yanmanın ne olduğunu dünyadayken öğrenesin!” dedi...

Sefiller: Günlerdir aç olan Cankan Can, gene gözlerini zor açtığı bir sabah, önünden geçen yaşlı adamın yere düşürdüğü ekmeği gördü... Ekmeği yerden aldı ve üç kez öpüp başına götürdü... Aç midesinin salgıladığı şeytani asitler, Cankan Can’a elindeki ekmeği yemesini emrediyordu... Cankan Can’sa şeytana uyup, yaşlı kulun hakkını yememek için kendi kendine tekrarlıyordu: “Haram yiyen baraam yer! Haram yiyen barraam yer!”

Polyanna (Zip’lenmiş versiyon, tamamı iki satır): “Oh oh... İyi ki az önce bi kamyon çarptı bana... Böylece büyüyüp çok günah işlemeden, erkenden ölüp cennete gidebileceğim...”

Temel Reis (Özet): Okunmuş hurmasını yiyen Temel Reis, Safinaz’ı kaçırıp üstünde misyoner faaliyetlerde bulunan Kabasakal’ı döver... Hikayenin sonunda gökten 3 hatun düşer ve Temel Reis arkayı dörtler...

Güliver: Cüceler adasındaki yirminci gününde Güliver hala kendi boyutlarında bi seccade bulamamanın rahatsızlığını yaşıyordu... Zaten azgın dalgalarda gark olan gemisinde, Kıble sürekli olarak yön değiştirdiği için, birçok namaz kaçırmıştı...

Emanuella: Emanuella kapıyı açtığında karşısında üçgen vücutlu tüpçüyü gördü... Tüpçü elindeki tüpü şaşkın Emanuella’ya göstererek, “Abla kaldırdım, nereye koyam bunu?” diye sordu... Emanuella tüpçüyü içeri alırken, sevinçle yutkunarak şöyle düşündü: “Oh oh ne gezel... Tüp sayesinde suyu ısıtıp, zina ettikten sonra hemen abdest alarak bi tane az günah işlemiş olacağım!”

Pamuk Prenses: Göbeği iki katlı şeyh hareminde yatan prensesi teperek uyandırdı... Pamuk şeyhe ayrılan kan kırmızısı elmalardan da yemişti... Erkeğinden önce uyanmayan, onun malını yiyen kadının, şeyh için artık değil prenses, göbeğindeki pamuk kadar değeri yoktu...

Çakmaktaşlar: “Yıh yıh yıh, Fredçim, ne güzel dimi böyle Taş Devri’ndeyiz... Hani Kabe’yi tavaf edecek olsak, Şeytan taşlama sırasında hiç taş problemimiz olmaz... Her mümine 1000 taş düşer! Yıh yıh yıh!” “Yabadabaşükür Barni’cim... Bi de moda icat edilip, haşema çıksa da şu açık saçık kıyafetlerden kurtulsak!”


OLGUN BUDAK

İngilizce Neden Öğrenilmesi Zor Bir Dildir



Here are some of the reasons why the English language is so hard to learn:


1) The bandage was wound around the wound.


2) The farm was used to produce produce.


3) The dump was so full that it had to refuse more
refuse


4) We must polish the Polish furniture.

5) He could lead if he would get the lead out.

6) The soldier decided to desert his dessert in the
desert.

7) Since there is no time like the present, he thought
it was time to
present the present.

8) A bass was painted on the head of the bass drum.

9) When shot at, the dove dove into the bushes.


10) I did not object to the object.

11) The insurance was invalid for the invalid.


12) There was a row among the oarsmen about how to
row.

13) They were too close to the door to close it.

14) The buck does funny things when the does are
present.

15) A seamstress and a sewer fell down into a sewer
line.

16) To help with planting, the farmer taught his sow
to sow.

17) The wind was too strong to wind the sail.

18) Upon seeing the tear in the painting I shed a
tear.

19) I had to subject the subject to a series of tests.

20) How can I intimate this to my most intimate
friend?
Let's face it - English is a crazy language. There is
no egg in eggplant,
nor ham in hamburger; neither apple nor pine in
pineapple. English muffins
weren't invented in Englandor French fries in France.

We take English for granted. But if we explore its
paradoxes, we
find that quicksand can work slowly, boxing rings are
square and a
guinea pig is neither from Guineanor is it a pig.

And why is it that writers write but fingers don't
fing, grocers don't
groce and
hammers don't ham!

If the plural of tooth is teeth, why isn't the plural
of booth beeth?
One goose, 2 geese. So one moose, 2 meese? One index,
2 indices?
Doesn't it seem crazy that you can make amends but not
one amend?
If you have a bunch of odds and ends and get rid of
all but one of them,
what do you call it?

If teachers taught, why didn't preachers praught? If a
vegetarian eats
vegetables, what does a humanitarian eat?

Sometimes I think all the English speakers should be
committed to an
asylum for the verbally insane.

In what language do people recite at a play and play
at a recital? Ship
by truck and send cargo by ship? Have noses that run
and feet
that smell? How can a slim chance and a fat chance be
the same, while a
wise man and a wise guy are opposites?

You have to marvel at the unique lunacy of a language
in which your house
can burn up as it burns down, in which you fill in a
form by filling it
out and in which an alarm goes off by going on.

English was invented by people, not computers, and it
reflects the creativity of the human race (which, of
course, isn't a race
at all).
That is why, when the stars are out, they are visible,
but when the lights
are out, they are invisible.
And last but not least,

How about when you want to shut down your computer you
have to hit
"start".