Cumartesi, Temmuz 08, 2006

Bir Anneden Pasta Tarifi



Fırını yakın.
Dolaptan bir kap, bir kaşık ile pastaya koyacağınız malzemeleri çıkarın.
Pasta kalıbını yağladıktan sonra cevizleri kırın.


Mutfak tezgahının üzerindeki yedi tane oyuncak otomobili ve onsekiz lego blokunu kaldırın.

Iki fincan unu ölçün.

Ali'nin ellerini unun içinden çıkarın ve üzerindeki unları temizleyin. Un,şeker ve kakaoyu eleyin.

Süpürge ve faraşı alıp Ali'nin kırdığı kabın parçalarını yerden temizleyin. Başka bir kap alın.

Kapının ziline yanıt verin.

Mutfağa dönün.

Ali'nin ellerini kabın içinden çıkarın.

Ali'yi yıkayın.

Yumurtaları alın.

Telefona yanıt verin.

Geri dönün.

Yağlanmış kalıbı alın.


Kalıbın içindeki bir santim kalınlığındaki tuz tabakasını temizleyin.

Pasta kabına tuz döktükten sonra ortalıktan kaybolan Ali'yi arayın.

Mutfağa geri dönün ve Ali'yi yine tezgahın başında bulun.

Ellerini kabın içinden çıkarın, üzerindeki un, kakao vesaireyi temizleyin.

Yağlanmış kalıbı tekrar alın ve içinde bir sürü ceviz kabuğu bulun.

Kabın içindeki ceviz kabuklarının varlığını fark ettiğiniz an mutfaktan kaçarken pasta kabını tezgahtan yere düşüren Ali'nin peşine düşün. Yerleri temizleyin.

Tezgahı temizleyin.

Duvarları temizleyin.

Kabı kacağı yıkayın.

Pastacıya telefon edip, bir adet pasta sipariş edin.

Fırını kapatın ve bekleyin...


AFIYET OLSUN!!!


Her Şeye Bir Bahane



"...çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı
döveriz, "he masa ehhhh sen niye orada duruyorsun" diye. Çocuk masa orada
durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her hatayı
yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur."
Malum...

Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160
Kilometre hız yaptırdılar. İlk virajda sizlere ömür... Kimin üstüne kaldı?
Makinistin.

Mersin'de bayrağımız yakıldı, yırtıldı. Askere taş attılar,
panzere molotof... Memleket ayağa kalktı.
Kimin yüzündenmiş?......... İki veled...

Gelene geçene ayran tost falan satan, kendi halinde sakin bir
kasabaydı, Susurluk...
İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim polisleri,
kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları... Bin kişi
falan yargılandı. Her şey kimin başının altından çıkmış?
Yeşil'in.

Deprem oldu... 7 vilayette 50 bin kişi öldü. Binlerce bina
yıkıldı, on binleri ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutup hapse tıktık?
Veli Göçer'i.

Edirne'de bebeler şakır şakır öldü... Hiç utanmadan bisküvi
kolilerine koyup, gömdüler.
"Araştırdık, ihmal yok" dediler. Peki neden öldü bu yavrular?
Klima'dan... Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.

Rakıdan öldük. O gün ile bu gün arasında ne değişti?......
Kapağın rengi...

Sanal "sorumlumuz" bile var...
Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor.
Trafik Canavarı'ndan...

Dolar patlarsa?
Enflasyon Canavarı'ndan...

Hatta "sorumlu olmayan sorumlumuz" da var... Milli takım oynayıp yeniliyor.
Suçlusu kim?
Takıma alınmayan Hakan...

Domatesleri Ruslara kakalayamıyoruz...
Sinekten...

Deli dana geliyor.
Inekten...

Millet hormonlu diye tavuk yemiyor.
Erman Toroğlu'ndan.

Evleri su basıyor.
Yağmurdan.

Ormanlar yanıyor.
Sigaradan.

Gemi batıyor.
Dalgadan.

İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor?
Rahmetli pilottan...

Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz?

Allah'tan...

Üstün Dökmen

Cuma, Temmuz 07, 2006

Süper Bir Fıkra



Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına
gitmiş.. Onlara yeni bir hastalığn belirtilerini öğretecek.. Yatakta
bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya
başlamış: "Bakın yüz rengi sarıya yakın.." "Gözler içeriye doğru çökmüş,
o yüzden burun daha sivri görünüyor.." "En fazla değişik kas
yüzümüzdedir.. Bakın kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız.. Çene
aşağıya sarkmış duruyor..." Hasta da öğrenciler gibi dikkat kesilmiş
dinliyor..Profesör bu bir batın sendromu belirtisidir diyecek, yerinden
zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat vermemiş.. Zor bela mırıldanmış:


''Sen sanki dünya cüzelisun..."

Adliye Diyalogları


Aile mahkemesinde yargıç avukata döner ve sorar;
-Müvekkiliniz neden boşanmak istiyor avukat hanım?
-Karsi taraf ile aralarında düsünce farklılıklarından kaynaklanan şiddetli geçimsizlik bulunuyor sayın hakim.
-Tabi biri Aristo diğeri Descartes çünkü.

* Dava: Uyuşturucu kaçakçılığı
Sanık: Takriben 65 yaşında bir amca
Yer : Ağır ceza mahkemesi
Olay : Amcanın ahırı ağzına kadar marihuana dolu olarak bulunmuştur.
Hakim - Amca anlat bakalım ne oldu ?.
Sanık - İçiciyim ben reisim.
Hakim - Nasıl yani ? Bir ahır dolusu esrarı mı içecektin ?.
Sanık - Yazları yetiştirir ve biriktiririm. Kışları da içerim hakim bey.
Hakim - (kahkahalar) Kapatırım seni ahıra, kapına da iki jandarma koyarım, yaza kadar o otu bitiremezsen sonra görüşürüz.


* Dava : Tarihi eser kaçakçılığı
Yer : Ağır ceza mahkemesi
Olay : Arabanın bagajında Roma dönemi büstler yakalanmıştır.
- Anlat bakalım Osman ?
- Tarlamı sürerken bu kafaları buldum hakim bey, tam müzeye teslim etmek üzere yola çıkmıştım ki tutuklandım. Masumum hakim bey, tahliyemi isterim.
- Osmannnn. Osmannnnnnn. Hatay'da bulduğun kafaları neden İstanbul'daki
müzeye teslim etmeye çalışıyorsun!!

* Hakim:Gereği düşünüldü........
Sanık:Çok düşüncelisiniz hakim bey sağolun

* Olay askeri mahkemede geçer. Sanık askeri mahkemede asker kaçağı olarak yargılanmaktadır:
Hakim: Bir buçuk yıldır seni arıyoruz, nerdesin sen?
Sanık: Askerdeydim komutanım!
Hakim: ???
Sanık :))
Hakim: Sırıtma
Sanık: Emredersiniz komutanım!


* 2005 yılının Kadıköy adliyesinde yaşanmıştır. Becerikli bir katip, mübaşir, hakim ekibine sahip mahkeme kadrosu, benim de birinde bulunduğum boşanma davalarını seri olarak karara bağlamaktadır. Ancak bu arada listeye uyulmamakta hazır beklemekte olan kim varsa onlara
öncelik de verilmektedir. Arka arkaya davalar karara bağlandıktan sonra mübaşire "bizim duruşma vardı" diye danışan kimse kalmaz. Mübaşir de hesabı hafiften şaşırdığı için koridora çıkıp bağırır:
"bilmemkaçıncı bilmemne mahkemesinde davası olan!"...
Kimsecikler üzerine alınmaz. Mübaşir açık olan kapıdan içeri bakar. Teşkilat tam kadro hazır müşteri beklemektedir. Döner tekrar koridora bağırır:
- Haydi! Yok mu boşanmak isteyen?

Yorum Farkı




Basınımızda gittikçe yaygınlaşan "yorum - lu" köşelerin ilki "Çizi - Yorum" dur. Mucidi arkadaşımız Ercan Akyol'dur. Bu tür başlık sevildi. Giderek yaygınlaştı. Cihangir Bayburtoğlu, yeni köşe yazarlarına bu tür başlık önerileri hazırlamış sessiz sedasız... Sizlerin de ilgisine sunalım:

Arkeologlar tarafından çıkarılan bir gezi dergisinde, arkadaşlarına kötü mesleki şakalar yapan muzip bir arkeologun köşesine verdiği isim: GÖMÜ-YORUM
Data ve bilgi bankası üzerine yorum köşesi adı: VERİ-YORUM
Türkiye'nin Batı'ya yaklaşmasına karşı bir köşe yazarının köşesine uygun ad: BATI-YORUM...
Tarot, burç, fal köşesi hazırlayan yazarın köşesine isim: BÜYÜ-YORUM
Solcuların 80 sonrası hayatı spor arabası tadında yorumladıkları köşelerine verilebilecek alternatif isim: SOLLU-YORUM
Sağ ekonomik tahlillerin yer aldığı köşe adı: SAĞI-YORUM
Takılar üzerine yazı ve haberlerin yer aldığı köşeye isim: TAKI-YORUM
Parfümlerin tanıtıldığı köşenin adı: KOKU-YORUM
İstanbul yalıları ve Boğaz güzelliklerinin anlatıldığı köşe: YALI-YORUM
Kendisini eski dayılardan sanan bir külhanbeyinin lümpen köşesine verdiği ad: DAYI-YORUM
Futbol yorumları yapanların köşelerine en uygun ad: SALLI-YORUM
Hayata değişik açıdan bakan mankenlere uygun köşe adı: AÇI-YORUM
Bodrum hayatını anlatan bir tazenin köşesi: AZI-YORUM
Yalaka köşe yazarları için : YAĞLI-YORUM

Dost Dediğin (resim)

(Resmi büyütmek için üzerini tıklayınız.)

Pazartesi, Temmuz 03, 2006

Şehirler arası Otobüs Macerası


*Hollywood'un yüzlerce kez işlediği; "uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri merkezden telsiz talimatıyla uçağı indirir" klişesinin uyarlanmış hali. ABD de olur da Türkiye de olmaz mı yurdum insanı el atmış mevzuuya…

- Aloo, aloo, abi ben Kamil Koç İstanbul-Ankara otobüsünden arıyorum. Kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.

+ Evlat sakin ol, muavin orda mı?

- hayır, otobüste değil, Tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!

+ Tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. Şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

- Ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!

+ Düşsün p.zevenk! oraya senin oturman lazım.

- Tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?

+ Direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.

- Tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu

+Eevlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. Şimdi önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? Tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?

- Bismillahirrahmanirrahim.

+ Hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?

- Sıfır.

+ Nasıl sıfır? Dikkatli bak.

- Sıfır, gerçekten sıfır. Ölecek miyiz?

+ Otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!

- Duruyooor

+ Kalk si.tir git eşşoğlueşşek! Bize de panik yaptırdın. Şoför uyanınca devam edersiniz. *