Cumartesi, Aralık 10, 2005

Çerez Tabağı Teoremi


Çerez tabağı teoremi-1

Galatasaray Lisesi'nden bir arkadaşım hâlâ evlenemedi.Geçenlerde "Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol" dedim. Aşağıdaki teoriyi aktardı:

Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla önce antepfıstıkları, ardından bademler, sonra fındıklar gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve ayçekirdekleri ile idare edersin, ya da olur ya bir fıstık bulurum diye tabağı karıştırır durursun..

Çerez tabağı - 2

Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın, ileri yaşta evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerini aktarmıştım. Bu yazı üzerine, bazı okurlarımdan eklemeler geldi. Ben tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım.Mektep arkadaşım Merih Tüzün şöyle yazmış:

"Sevgili Fatih, aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da kalır. Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın ki, içinde gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, dişini kırabilirsin."

Merih haklı..

Şairin dediği gibi:

"Daha ne güzellikler vardı derinlerde. Bazen korktuk.. Bazen gücümüz yetmedi."



Fatih Altaylı



Kadınlar Meyvadır



KADIN VAR ; Şeftalidir ağızları sulandırır.

KADIN VAR ; Kirazdır kurtluysa bulandırır.

KADIN VAR ; Cins armuttur iyi gelmez bize.

KADIN VAR ; Muşmuladır afiyet olsun size.

KADIN VAR ; Vişnedir kaynat reçel diye Tabak Tabak.

KADIN VAR ; Karpuzdur yandın çıkarsa kabak.

KADIN VAR ; Greyfurttur sıkarsın çıkmaz suyu.

KADIN VAR ; Keçiboynuzudur kemir ömür boyu.

KADIN VAR ; Kestanedir kış geçeşiye sakla.

KADIN VAR ; Kavundur mutlaka kokla.

KADIN VAR ; İncirdir yaz kış yenir,

KADIN VAR ; Muzdur, hemen soymak gerekir.



Velhasılı Kelam Dünyada Her Kadının Benzeri Bir Meyvadır.

Fakat Evlenince Erkeğin Yediği Hep Ayvadır.

Cuma, Aralık 09, 2005

İki Okul Arasındaki Yedi Fark


1- Okul hayatında sınavlar, önceden haber verilerek yapılır ve
notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat okulunda insanlar bizi habersizce
"sınava çekiyor" ve ve yargılarını genellikle içlerinde tutuyorlar.


2- Okul hayatında anlatılmayan konudan soru sorulmazdı, hayat
okulunda soru çıkabilecek her konuyu bilmeniz bekleniyor.


3- Okul hayatında notunuz "objektif" rakamlarla karnemize
yazılırdı. Oysa hayat okulunda, "subjektif kanaatlerle" "notumuz"
veriliyor.


4- Okul hayatında soruların tek doğru cevabı vardı. Hayat okulunda
kişiye göre değişen doğru cevapları bilmeniz gerekiyor.


5- Okul hayatında bulunduğumuz sınıftan daha aşağıya düşmezdik.
Hayat okulunda "sınıftan düşmek" mümkün!


6- Okul hayatında önce dersimizi öğrenir sonra sınava girerdik.
Hayat okulunda önce sınava çekilip sonra "dersimizi alıyoruz."


7- Okul hayatında tek dersten sınıfta kalanlara "bir ek sınav
hakkı" daha verilirdi. Hayat okulunda bir fırsatı kaçırıp son vagona
atlayamayanlar için "baska fırsat hakkı yok".


Çocuk Şarkıları (1998-1999 Almanya)



Çocuklar Binbir Çiçek

© Fış fış kayıkçı (söz/müz:geleneksel/hamdi tanses)

© Ali baba (geleneksel)

© Yağ satarım (geleneksel)

© Karga karga (söz/müz:geleneksel/hamdi tanses)

© Yağmur yağıyor (söz/müz:geleneksel/hamdi tanses)

© Tavşan kaç (geleneksel)

© Gel bize katıl bize (söz/müz:muammer sun)

© Bir küçücük güzel kuş (söz/müz:hamdi tanses)

© Pisi pisi (söz/müz:geleneksel/hamdi tanses)

© Ekmek buldum (söz/müz:geleneksel/hamdi tanses)

© Demirciler (söz/müz:geleneksel/mete soytürk)

© Geldi 23 nisan (söz/müz:hamdi tanses)

© Ak koyun (geleneksel)

© Çarşıya vardım (geleneksel)

© Tiren gelir (geleneksel)

© Çocuklar binbir çiçek (söz/müz:hamdi tanses)

© Menekşe buldum (geleneksel)

Öpücük


Matematikçiler der ki:
- Öpücük, sonsuzluktur çünkü burada 2'nin böleni yoktur.

Ekonomistler der ki:
- Öpücük, talebin her zaman için arzdan fazla olduğu bir alışveriştir...

Muhasebeciler der ki:
- Öpücük, geri dönüşüm sağladığı için kar oranı yüksek bir tür kredidir..

Geometriciler der ki:
- Öpücük, iki dudak arasındaki en kısa mesafedir

Fizikçiler der ki:
- Öpücük, kalbin yoğunlaşması sonucu iki dudağın birbirine yapışmasıdır.

Kimyacılar der ki:
- Öpücük, iki kalbin birleşmesi sonucu ortaya çıkan reaksiyondur.

Anatomi profesörleri der ki:
- Öpücük, aşk ve heyecan taşıyan bakterilerin tükürük yoluyla ağızdan ağıza geçmesidir.

Fizyoloji profesörleri der ki:
- Öpücük, insan vücudundan 2 adalenin heyecanla birbirine değerek kaşılmalarıdir.

Dişçiler der ki:
- Öpücük, hem bulaşıcı hem de antıseptiktir.

İstatistikçiler der ki:
- Öpücük, 90-60-90 ölçülerindeki artma ya da azalmaya bağlı olarak değişiklik gösterebilen bir olgudur

Filozoflar der ki:
- Öpücük, çocuklar için oyun, gençler için zevk, yaşlılar için güvendir..

Dilbilgisi öğretmenleri der ki:
- Öpücük, tekil gibi görünen ama çoğul olan, cins isim gibi görünen ama özel olan, ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir...

Mimarlar der ki:
- Öpücük iki dinamik nesnenin arasında sağlam bir köprü oluşturan eğerdir.

Ve Bilgisayar Bilimcileri der ki:
- Öpücük, bazen iki sistemin iletişimini hızlandıran önemli bir sistem dosyası, bazen de bütün sisteminizi altüst eden bir virüstür...

Yarattığımız Mucizeler


Gösterişi sevmediğimiz gibi, yarattığımız mucizelerin de farkında olmayız.

Aşağıdaki örnek gibi; Bir reklam ajansımız, 50 000 adetlik baskılı T-Shirt ihracat bağlantısı yapmıştı.

Sıcak baskı tekniği ile yapılan bu uygulama, herhangi bir fotoğrafın T-Shirt'e basılması şeklinde oluyordu. İlk 10000 adetlik parti yerine ulaştığında, alıcı firma işin mükemmelliği karşısında gözlerine inanamamış, uygulamayı yerinde inceleyip bilgi sahibi olmak için bu konuda uzman iki kişilik heyeti Türkiye'ye yollamış.

Olay buraya kadar göğüs kabartıcı. Ancak, reklam şirketini almış bir panik. O kadar iptidai bir yöntem uyguluyorlar ki, bunun ilgili firma tarafından anlaşılıp siparişin iptal edileceği korkusunu yaşıyorlar.

Derken heyet geliyor. Karşılıklı sevgi göterileri,iltifatlar, izzet, ikram; heyet sabırsız, illaki imalatı göreceğiz diye sızlanıyorlar. Bizimkiler hala panikte; yapacak başka birşey kalmıyor, utana sıkıla atölyenin yolunu tutuyorlar. Sanayi sitesinin loş bir katındaki atölyeye girdiklerinde manzara şöyle; bir kırık dökük masa, yerlerde boyalar, yırtık elbiseli birkaç çırak, iki usta ve onbeş metrelik uzun bir tezgah ve tabii ki meşhur T-Shirt'ler baskı için sıra bekliyorlar.

Bu ortamda beyaz T-Shirt'lere bu kadar temiz baskı yapmak olanaksız. Ama heyet nezaketen uygulamanın başlamasını istiyor. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan firma yetkilileri, çaresiz gösteriye basliyorlar. İki çırak, masaya paralel tahtanın iki ucundan tutuyorlar. Bu arada usta gerekli boya ayarını yapıyor ve:

- Şimdi!, diye bağırıyor. İki çırak var güçleri ile öteki uca koşuyorlar.

Sonuç:Harika....

Ertesi gün heyet teşekkür ederek ayrılıyor. Korku ile beklenen birkaç gün sonra karşı firmadan 50 000 adetlik bir sipariş daha geliyor. Bizimkiler, kabul edilmenin sarhoşluğu içinde bayram yapıyorlar. Olaydan bir yıl sonra heyetin verdiği rapor tesdüfen ellerine geçiyor. Aynen şöyle:

"Türk'ler bütün ısrarlarımıza rağmen söz konusu fabrikayı bize göstermediler.Ancak sanayi casusluğuna karşı aynı ürünün sahtesinin yapıldığı yerde bizi aldatmaya çalıştılar. Biz nezaketen inanmış göründük. Orada bu sürede değil 50 000 adet, 500 adet dahi yapılamayacağını çocuklar bile anlar. Bu bakımdan siparişin devamını Türk'lere vermekten başka çaremiz yoktur."

Yarattığımız mucizelerin bile farkında değiliz.

Perşembe, Aralık 08, 2005

Akıl Akıldan Üstündür

İlk resim Volkswagen firmasına ait Polo reklam afişi. Polisler kurşunlardan korunmak için Polo'nun arkasında saklanmışlar.


Bu ikinci resimse Nissan firmasına ait, açıklama yapmaya gerek yok herhalde;


Çarşamba, Aralık 07, 2005

Yönetim Dersleri


YÖNETİM DERSLERİ 1

Bir gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan baykuşa sordu:
-Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim?
-Tabii, neden olmasın.
Tavşan da öyle yaptı. Birdenbire bir kaplan ortaya çıktı ve tavşanı yedi!

Boş boş oturmak için çok çok yüksekte oturuyor olmanız gerek...


YÖNETİM DERSLERİ 2

Hindi:
Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama hiç gücüm yok...
İnek:
Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun? Onlar besin deposudur.

Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun ilk dallara ulaşacak kadar enerji verdiğini farketti. Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı. Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı. Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti ve onu vurdu.

Bok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orda kalmanızı sağlayamaz...


YÖNETİM DERSLERİ 3

Vücut ilk kez bina edildiğinde hangi organın müdür olacağı tartışması başlamış.

Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı olduğunu, o olmazsa vücudun yaşayamayacağını söylemiş.
Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan öleceğini söylemiş.
Eller, dışarıdaki bütün işi yapanın kendisi olduğunu söylemiş.
Birden göt ortaya atlamış ve müdürün o olması gerektiğini söylemiş.
Bütün organlar ona gülmüş.
Buna kızan göt faaliyetlerini durdurmuş.
Bir gün, iki gün derken organlar artık dayanamamışlar.
Ve göt müdür olmuş.

Müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor. Herhangi bir göt bunu yapabilir.


YÖNETİM DERSLERİ 4

Küçük bir kuş kışı geçirmek üzere güneye gidiyordu. Hava çok soğuktu ve kuş donarak yere düştü. Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine bir parça dışkı bıraktı.Donmak üzere olan kuş dışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu oldu, neşe içinde şarkı söylemeye başladı. Ordan geçmekte olan bir kedi kuşun sesini duydu. Onun nerde olduğunu keşfetmekte geçikmedi. Kuşu dışkıdan sıyırdı ve yedi!

Üzerinize bok atan herkes düşmanınız değildir!

Sizi boktan kurtaran herkes dostunuz değildir!

Bokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!

Kemençe Eşliğinde Fotograf Dersleri




Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Reşat Sümerken tarafından 10 yıldır aralıksız çıkartılan ''Foto Forum'' isimli aylık dergideki, ''Kemençe eşliğinde fotoğraf dersleri '' konulu bir köşe herkesin ilgisini çekiyor.

Çekim, filtre, diyafram, objektif ve filmler gibi çeşitli fotoğraf bilgilerinin verildiği bu köşede her konu 18 dizi ile anlatılıyor. Yrd. Doç. Dr. Sümerken, ''Amacımız insanları sıkmadan onlara fotoğraf sanatının ayrıntılarını mizahi bir dille anlatmak. Bu köşemiz bir hayli de ilgi gördü'' dedi. Derginin her sayısında yer alanlardan bir örnek:

Ders Konusu: Filtreler

Karadağ ormaninda
Kovaladim ayiyi
Hava sislenduğunde
Kullaniruk sariyi
Baktum karşida Rize
Taktum bi polarize
Net ettum beşyuzluğu
Geldik yarlan göz göze
Mavi renkli filitre
Tenleri koyi eder
Sut beyazi Fadimem
Birdan bire oldi esmer


Ders Konusu: Objektifler

Gelinler ellerine
Kina yakarlar kina
Teleylan bakilinca
Ayşem gelur yakina
Bi evde iki baci
Allahum bana aci
Yarim siğmaz vizore
Yok mi bi geniş açi
Haçan girdi horona
Titrer idi omizi
Bocuk cekilaceksa
Takaruz makromizi


Ders Konusu: Diyaframlar

Duğun guni gelende
Göğe mermi saçulur
Diyafram göze benzer
Kisilur da açilur
Barmaklarum uşidi
Diyafram açamadum
Kaynatam basti bizi
Becerip kaçamadum
Vermez ise bubasi
Anlaşur da kaçaruk
Az işikli yerlerde
Diyaframi açaruk


Ders Konusu: Fotoğraf çekimi

Dik tutup makinayi
Vizorunden bakaruk
Alan derinluğuni
Diyaframlan sağlaruk
Yuksek enstantaneylan
Çekilur uçan ari
Güneş battiktan sonra
Kullanun B ayari
Perde obturatorun
Puskuli ben olayim
Kablo denklanşor gibi
Belune dolanayim


Ders Konusu: Filmler

Filimum yuksek ASA
Gren yapacak gren
Yitirdum Fadimemi
Yok midur oni goren
Filimin ust tarafi
Gümuş kaplidir gümuş
Gel karanlik odama
Edelum senle cümbuş
Filim çektim bin ASA
Diyafram kisa kisa
Kaynanam koyi çikmiş
Ne gam ettum ne tasa

Denizce'den

Tersine Düşünme Teknikleri



Tersine düşünme birçok örnekte yapmak istemediğimiz şeyi yaparak problem çözmeyi içerir. Örneğin, satışları yükseltmek mi istiyoruz.

Kafamızı satışları düşürecek bir yöntem üzerine yoğunlaştırırız. Ardından satışları düşürmek için kullandığımız tekniğin satışları nasıl artırabileceğine bakarız.

Çocuklar ve gençler, birçok örnekte ne derseniz tamamen tersini yapmak üzere programlanmış gibi olabiliyor. İşte size birkaç örnek:

Çocuğu belirli yerden uzaklaştırmak
- Öğrenme Ortağımız Hakan Turgut, ailesi ile uzak bir akrabalarının evlerine misafirliğe gidiyor. Akrabalarının dört yaşlarındaki oğulları ise, salonun altını üstüne getirmekle meşgul. Babası oğlunu birkaç defa uyarsa da, çocuk hiç oralı olmuyor. Sonunda Hakan Turgut, çocuğa "Sen, imkânı yok, biz gidinceye kadar odanda duramazsın. Bunu yapamazsın." diyor. Çocuk hızla odasına gidiyor. Odadan arada bir çıkacak gibi olunca, Hakan hemen "Bak demiştim duramazsın." diyor, çocuk hemen odasına dönüyor.

Çocuğu kendi yatağında yatmasına alıştırmak
- Sıra Dışı Yaşam Becerileri'nin katılımcılarından bir anne anlatıyor: Seminere başladığımda kızım üç yaşındaydı ve her gece eşimle aramda yatıyordu. Doktora da gittik. Bağırdık, çağırdık, ne yaptıysak olmadı. Biz onu göndermeye çalışınca ağlıyor, biz de kıyamayıp "Gel hadi." diyorduk. Diğer zamanlar, kızımız gece olunca odasından yavaşça bizim aramıza süzülüyordu. Seminerin tersine düşünme bölümüne gelince, kızımın yaptığının tersi ne olabilir diye düşünmeye başladım ve eve gidince tersine düşünmeyi hemen uyguladım. Gece olunca kızımın yatağına yattım. Kızım "Ne yatıyorsun burada?" dedi. "Bundan sonra burada yatacağım." dedim. "Hayır, çabuk kalk oradan, orası benim yatağım, ben orada yatıyorum." diye beni itekledi. Biraz daha ısrarcı oldum yatmakta ancak, sonunda kalktım. İlk defa o gece kızım tüm gece kendi yatağında uyudu. Açıkçası tersine düşünmenin bu kadar etkili olabildiğine inanamıyordum. O gece bir dönüm noktası oldu ve kızımız bir daha bizim yatağımıza hiç gelmedi. Sadece bazen hafta sonu sabahları, o da sohbet etmek ya da birlikte oynamak için…

Bazı örneklerde de tersine düşünme, olayı ters yönden gösterebilme becerisidir.

Bir koca, eşine ve kendine yemek hazırlar; ancak sofraya bir dilim ekmek koyar. Eşi gelir ve der ki, "Ne kadar bencilsin, bir tek kendine mi ekmek kestin?" Koca gayet sakin bir şekilde şöyle der: "Bu bir dilim ekmeği senin için kesmiştim. Arzu edersen sen de benim için kesebilirsin."

İki arkadaş, bir kafeteryaya gidip oturup birer gazoz ısmarlarlar. Çantalarından çıkardıkları sandviçleri yemeye başlarlar. Garson gelir ve der ki: "Efendim, burada kendi sandviçlerinizi yiyemezsiniz." Arkadaşlar gayet sakin bir şekilde 'sandviçlerini değiştirir ve yemeye devam ederler'.

Melih Arat


Salı, Aralık 06, 2005

Murat 124



Temel, yıllar sonra kavuştuğu elden düşme Murat 124 arabasıyla yolculuk yaparken bir anda araba arıza yapar.


Yolun kenarına çeker. Motor kapağını açar, ne oldugunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanına yanaşır. "Hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine baglayalım, çekeyim seni ilk tamirciye kadar." der.

Çok sevinir Temel bu teklife. Hemen Murat'ı kalınca bir halatla Ferrari' nin arkasına bağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır, "Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektor yapar beni uyarırsın!"

Temel "Tamam!" der ve yola koyulurlar. Bir sure sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60,80,100... derken Murat124 arkadan selektor yapar. Ferrari durumu hatırlar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari tekrar gaza basar, 70, 80,100... Murat tekrar hatırlatır. Ferrari yavaşlar.Yollarına böyle devam ederlerken bir Lamborghini Ferrari' ye yaklaşır ve ''Kapışalım mı?" der.

Ferrari yanıtlar,

-"Nesine?"
-Lamborghini "340 km. otedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur."

Ferrari kabul eder ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220... Gaza basmaktadırlar. O arada trafiği kontrol eden polis helikopterinde görevli polis Genel merkeze bilgi vermektedir:

"Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında!!! 3 araç yarış yapıyor. Bir Ferrari ile bir Lamborghini saatte 300 km hızla yanyana gidiyorlar, arkadan da bir Murat 124 onlarıgeçmek için 10 dakkadır selektör yapıyor!".

Sigara Bırakma Günlüğü


BİRİNCİ DAKİKA
Sevgili günlük,
Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Simdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.
SEKİZİNCİ SAAT

Sevgili günlük,
Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale donuyormuş. İnanır misin, bunu hissediyorum sanırım. Tamam,tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim,ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adini takti. "Oğlum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Yavşak iste, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde uç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım ne bu isten? Demek ki, savası erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bak icaz....
ONUNCU SAAT

Sevgili günlük,
Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım acilmiş, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.
ON BİRİNCİ SAAT

Acaba azaltarak mi bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT

İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abı bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun."
ON DÖRDÜNCÜ SAAT

Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teoman mis. "Sağlığında yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha attı. Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmamı bekliyor demek ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk isim sigara paketinin olduğu cop torbasını evden atmak.
ON YEDİNCİ SAAT

Sevgili günlük,
Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki cop torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?
YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT

Sevgili günlük,
Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından söz ettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdeği alayım.
İKİNCİ GÜN

Sevgili günlük,
Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluc kösesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"nah ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundan sonra o dükkanın önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Buğun biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...
DÖRDÜNCÜ GÜN

Sevgili günlük,
Dun ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum basıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karsı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karsıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını far kedince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve dondum. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.
BEŞİNCİ GÜN

Bu sabah İstikbal' den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. Istikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'sı var canim, banane yani...
ALTINCI GÜN

Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır yaptı. Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsımda fosur sigara içmesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım.Ulan özlemişim be...
YEDİNCİ GÜN

Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye bir kavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır ısırıyor, bu gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş. Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'i açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Sut içip uyumaya karar veriyorum, sut şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-kaç-la-mı-yo-rum. Mecburmuyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşoğlueşşekler sizi be! Aksam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayışsız var ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığından beri kilo aldın laf koca göt" de yince dayanamayıp kafa attım Teoman'a. Yapmasam iyiydi.
SEKİZİNCİ GÜN

Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabi verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.
DOKUZUNCU GÜN

Sevgili günlük,
Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi far kettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terletti. Alçak kadın, Manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.
ONUNCU GÜN

İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden söz etmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.
ON BİRİNCİ GÜN

Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...
ON İKİNCİ GÜN

Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan da bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN

Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir sure daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutan. Ağlıyormuş. Hakli kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda gecen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarin aksam buluşmaya karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN

Teoman'la ocak başına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman'ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?
ON BEŞİNCİ GÜN

Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri dondu. Elveda günlük, bir daha işim olmaz seninle.

Sümüklüböceğin İnanılmaz Azmi

Kadın ve Erkekleri Tanımlama


Kadını tanımlamanın en güzel yolu onu toplara benzetmektir.

*20 yaşında futbol topudur.. (22 kişi peşinden koşar.)
*30 yaşında basketbol topudur.. (10 kişi peşinden koşar.)
*40 yaşında golf topudur.. (1 kişi peşinden koşar.)

*50 yaşında pingpong topudur.. (2 kişi birbirine atar.)

*60 yaşında voleybol topudur.. (Kimse tutmak istemez.)

*70 yaşında yakar toptur.. (Herkes kaçar.)



Erkeği tanımlamanın en güzel yolu onu meyvelere benzetmektir.

*20 yaşında hindistan cevizi gibidir..(Çok şey vaat eder;az şey verir.)
*30 yaşında mantar gibidir.. (Tehlikeli ama lezzetli.)
*40 yaşında karpuz gibidir.. (Büyük,yuvarlak ve sulu)

*50 yaşında mandalina gibidir.. (Mevsimi yılda bir gelir.)

*60 yaşında kuru üzüm gibidir.. (Kuru,buruşuk ve ucuz..! )

*70 yaşında kelek gibidir.. (Turşusu kurulur.)



Kız Arkadaşı Ne Zaman Terk Etmeli?



1) Annem seninle tanışmak istiyor (Bırak)

2) Kendimi asmak istiyorum (Bırak)

3) Bugün kendimi yorgun hissediyorum (Bırak)

4) Yaa bu ayki telefon faturamı sen ödesen (Düşünme bile)

5) Zeynep'in erkek arkadaşının arabasını gördün mü? (Neee? Bırak tabiii)

6) Ben de mi o kıyafetten alsam (Koşarak uzaklaş)

7) Kendimi bu akşam ölecekmiş gibi hissediyorum (Bırak)

8 ) Evlenirsek ben ütü ve çamaşır olayına girmem (Bırak imkanın varsa kafa at yere düşerse tekme ile devam et)

9) Ayyy bu kıyafet sana hiç yakışmamışşşş (Sus ve başka bir tarafa doğru ıslık çalarak yürümeye başla)

10) Şakaların Batıyoooo (Uçan tekme at)

11) Diş etlerimde iltihaplanma çıktı öpüşmeyelim bir süre olur mu hayatımmm?(Döner tekme at midesine)

12) Cep telefonunu çaldırır kapatırsa (Polis karakoluna yönlendir bırak)

13) Hayatım ben makyajımı yapıp aşağıya inicem diyip 2 saat geçikiyorsa (Gözüne parmağını sok)

14) Burnumu biraz kaldırtsam mı (Burnunu ısır)

15) Siz erkekler futboldan ne anlıyorsunuz (Koşarak omuz at)

16) Komik ayakabılar giyiyorsa (Ben karışmıyorum bu kısma isteyen istediğinin yapsın)

17) Eski erkek arkadaşımla bir yemek yesem ne olur ki... Hem bana önemli bir şey söyliyecekmiş çok merak ettim (Son sözlerin mi? Mezartaşı için biraz uzun oldu da...)

18 ) Başkalarının hikayelerini dinleyip de siz erkekler çok hayvansınız derse (Kafa göz dal ben suçu üzerime alırım)

19) Evlenince ben senin ayağına basıcam (Öyle bir tokat at ki Allah'ı şaşsın)

20) Ben eski hayatımda bir diktatörmüşüm biliyor musun (İstiklal marşını tersten söylet : ))) ama siz şeklini biliyorsunuz )

21) Şu anda seninle konuşamam evde misafirler var (Dürbünlü tüfekle vur 250 metreden)

22) Ay sıkıldım çıkalım bu filmden (Patlamış mısırların hepsini zorla yedir yemezse burnundan sok)

23) Sevgililer gününde sana ayı alırsa (Kafa derisi kemerini süsülesin yada postu şömineni)

24) Ağzı açık yemek yediği zaman (Masayı kafasına fırlat sandalyeyi kır kafasında)

25) Özür dilerim geciktim (Sopa varsa etrafta sopa ile kovala yoksa taş bul gerisini bırak içindeki hayvan bitirsin)

Evlilikte Teşhis ve Tedavi



Teşhis : Standart evlilik.

Tanım: Erkek, seçilmiş, kadın "görülmüş"tür. Erkek iş yerinde, kadın komşu günlerinde filan oyalanır. Akşam, televole seyredip, Sibel Can'ın aşk hayatına üzülürler. Evlilik hayatı, çocuk yapılana kadar tereddütlerle geçer. Çocuktan sonra "arada çocuk olmasa" tiribi hakimdir. Kadın çalışmadığı, erkek de evinde kadın olduğu için köledir. Bizatihi kurum 'efendi' olduğu için Camus'nün "efendisiz kölelik teoremi" asla geçerli değildir. Konu komşu, hısım akraba, herşeyin önündedir. Gelip çocuğa ismini bile onlar koyarlar.
Tedavi: Erken boşanma.

Teşhis: Entel evliliği.
Tanım: Erkek bir reklam ajansında art direktör, kadın da benzer bir ajansta müşteri temsilcisidir. Komşularını tanımaz, Yüzüklerin Efendisi okurlar. Çocuk yapmaya korkar, birbirlerine arada sırada çiçek filan alırlar. Arada
bir girdikleri ilişkilere "kaçamak" deyip birbirlerine anlatmazlar. İlk "kaçamak"larında biraz bunalsalar da çabucak alışırlar. Sık kavga eder, kavgalarında Kate Millet'tan, Lynne Segal'den filan alıntılar yaparlar. "Evlilik kurumunun önemli olmadığını, aslolanın aşk olduğunu" söylerler. Bu felsefelerinin günlük hayatlarındaki tek karşılığı yüzük takmamalarıdır. Genellikle kedi ya da köpek edinerek zavallı hayvanın da hayatını kaydırırlar. Nihai olarak zaten boşanırlar.
Tedavi: Erken boşanma.

Teşhis: Marjinal evlilik.
Tanım: Laf olsun diye evlenilmiştir. Taraflar bunalım ve arızalıdır. Erkek ve kadının başka sevgilileri, bu sevgililerinin arasında da çapraz ilişkileri vardır. Arkadaş çevresi bir masanın etrafına toplandığında, kimin
kimle ne yaptığını çıkarmak, detaylı log analizleriyle bile pek anlaşılamaz. İlk birkaç ay sonrasında iktisadi, sosyal, psikolojik semptomlar azar. Kendilerini bir, hayatı sıfır zannederek başladıkları ilişki, atlıkarınca gibi dönmeye başlayınca bayar.
Tedavi: Erken boşanma.

Teşhis: Mantık evliliği.
Tanım: Taraflar, birbirlerine "aşkla" değil, birtakım tablolarla bağlıdır. Matematik olarak birbirlerine uyduğunu düşünen çiftler, çevrelerindeki evliliklerden feci dersler çıkardıklarını düşünürler. Ders çıkarmaktan bir hal olan bu çiftler, kendi sıkıcı hayatlarını didaktik üsluplarıyla arkadaşlarına da aynen taşırlar. Üstelik, yıllarca direnebilirler. Ama biyoloji, matematik dinlemez. Olay, erkeğin başka bir kadın için hareketlenmeye başlamasıyla sarsılmaya kadının da aynı olaya iştirakiyle yıkılmaya başlar.
Tedavi: Erken boşanma.

Teşhis: Kıyak evlilik.
Tanım: Bilinen tek makul evlilik yöntemidir. Şöyle sebeplerle olabilir: Amerikan pasaportu almak, askerdeki tarafın çarşamba akşamları da çıkmasını sağlamak, çeşitli eş yardımlarından faydalanmak, memurlar için eş durumundan "kolay tayin" sağlamak, doğan bir çocuğa nüfus cüzdanı edinmek, ev kiralamak...
Tedavi: Gereksizdir.

Teşhis: Geleneksel evlilik.
Tanım: Kadının mazlum olduğu tek evlilik durumudur. Kadın, babadan kocaya teslim edilmiş, feministlere malzeme çıkarılmıştır. Kadın, hemen hemen yaşamaz. Erkek, eve ekmek ve tuz getirerek kendini iyi ve yeterli hisseder.
Tedavi: Derhal boşanma.

Kompozisyon


Aşağıdaki konulara kısa ve etkili bir şekilde değinen bir yazı yazın.

1. Din
2. Cinsellik
3. Gizem

100 alan ödev:
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Allah'ım! Hamileyim. Acaba kimden ?

Alternatif Kapkaç Önlemleri



* Hedef şaşırtın!
Saldırganları yanıltmak için "Dikkat arkanda Opet reklamındaki Tarkan var, aa biri yere 100YTL'sı düşürmüş, ahan da meteor düşüyor" gibi yalanlar uydurun. İlgi dağıtmak için iki elinizde beş ayrı çanta, yedi cebinizde dokuz cüzdan, beşi bir yerde burma bilezik takın.

* Büyük oynayın!
Savunma amacıyla göz yaşartıcı sprey yerine hardal gazı; kesici alet yerine samuray kılıcı, plastik atar tabanca yerine Rusya'nın yeni icat ettiği nükleer başlıklı roketlerden taşıyın. Mümkün olduğunca geçtiğiniz yerlere kara mayını döşeyin.

* Yok olun!
Kalabalıklarda dikkat çekmemek amacıyla koyu tonları tercih edin. Sürekli sert bir ifade takının. Hedef küçültmek amacıyla yerde çömelerek yürüyün, emekleyin, sürünün. Küçülün. Küçülün... Ufalın ve cebinize girin. Cüzdanınıza sarılın. Onun etrafında etten bir duvar örün.

* Tehlike sinyalleri verin!
Kapkaççılara karşı doğal bir kalkan oluşturmak için bol bol sarımsak yiyin. Çantanızda çürük yumurta taşıyın, montunuzu fritöz yağıyla yıkayın, dişinizin arasına maydonoz sıkıştırın.

* Mehteran taktiği uygulayın!
Yolda 'bir ileri iki geri' yürüyerek sürekli arkanızı sağınızı solunuzu denetleyin. Mümkünse 'Ceddin deden neslin baban' nidaları eşliğinde boru çalın, kös vurun, küffara korku salın.

* Robot resim çizmeyi öğrenin!
Kapkaç olayından sonra saldırganın eşgalini doğru verebilmek için resim dersleri alın. Yolda yürürken sakıncalı bulduğunuz tiplerin portrelerini çıkartın. Profillerini inceleyin. Kriminal raporlarını tutun.

* Cebinizde biftek taşıyın!
Saldırı sırasında kapkaççının önüne atmak için yanınızda arzuya göre biftek, antrikot, döş, koç yumurtası bulundurun. Önüne 35'lik küçük Efe rakısı koyun, polisler gelen kadar iki tek atsın.Polis gelince Efesinin damını görsün.

* Üzerinizde sahte kimlik taşıyın. Kimliğiniz çalınırsa dert etmezsiniz, yenisini çıkarıcam diye göbeğiniz de çatlamaz. Olası bir polis kontrolünde ise biz sizi tanımıyoruz, hiç görmedik.

* Kalabalık bir ortama girdiğinizde "üzerimde bomba var" diye bağırırsanız etrafınızın bir anda boşaldığını görecek, karambolde yankesiciye kurban gitme stresinden kurtulacaksınız.

* Erkekler tuvaletine telefon numaranızı bırakırsanız sık sık aranır; telefonu sürekli elinizde taşımak durumunda kalırsınız. E böylece ne olur, sürekli konuştuğunuz için kapkaççının telefonu kapıp kaçması zorlaşır. Şebekeniz destekliyorsa aranıp kazandığınız kontörler de cabası...

* Bir yere giderken bilinmeyen yolları tercih etmek faydalı olabilir. Metro tünelleri ve Osmanlı'dan kalma gizli geçitler kapkaççılar tarafından pek bilinmediği için nispeten daha güvenlidir.

* Bol bol balık ve hormonlu tavuk yiyin, boyunuz uzasın. Kapkaççılar kara kuru, güdük kimseler olduğu için bir süre sonra omzunuzda asılı olan çantaya uzanamayacak, zaman içinde de yok olacaklardır.

* Alternatif ulaşım teknikleri deneyin. Gidilecek yere atla gitmek, paraşütle havadan inmek, ışınlama teknolojisini kullanmak kapkaç riskini en aza indirgeyecektir.

* Kıymetli eşyaları çantaya koymak yerine çorabınıza sıkıştırmayı deneyin. Güvenli bir yöntem olmasının yanısıra nostaljik değeri de olan bir harekettir. Önümüz kış olduğu için çift çorap giyebilir, emniyeti arttırmış olursunuz.

* Zincirli cüzdan yerine zincirli 'piercing' ile çantanızı göbek deliğinize iliştirin. Bu kapkaça uğramanızı engellemez ama olası bir kapkaç durumunda kapkaççı kaçsa bile aranızdaki mesafenin değişmediğini göreceksiniz.

* Yanınızda para taşımak yerine bu paralarla altın diş yaptırın, gerektiğinde dişlerinizi bozdurup harcayın. Diş sayınız arttıkça görünümüz de korkutucu bir hal alacak ve kötü niyetli kimseleri sizden uzak tutacaktır.

* Sık sık gittiğiniz semtlere para gömün, böylece üzerinizde nakit taşımak zorunda kalmaz, kapkaççıların hedefi olmaktan kurtulursunuz.


Evliliğe Dair...






Evliliğe başlamak, bitirmekten daha kolaydır. Ve suçlu daima eşinizdir...


Eğer size evlilikten söz eden yalnızca anne ve babanızsa durum sizin için son derece umutsuzdur.


Sakın para içın evlenmeyin. Çok daha uygun koşullarda borç bulabilirsiniz.


Eğer evlilik eğlenceli bir şey olsaydı, nikahı belediye memuru kıymazdı.


Evli bir çiftin aynı konuda "evet" dediği son yer nikah masasıdir.


Evlilik, güzel bir ilişkiyi bitirmenin en kısa yoludur.


"Aşk ve Evlilik, tıpkı at ve araba gibi birlikte yürür." En son ne zaman at arabası gördünüz?


Aşkın gözü kör olabilir ama evlilik insanın gözünü açıverir.


Eşlerden ilk uyuyan her zaman en yüksek sesle horlayandır. Süçlu her zaman eşinizdir.


Eğer erkekler kur yaptıkları dönemdeki davranışlarını evlilikte de sürdürürlerse boşanmalar azalır, iflaslar artar.


Ne zaman ve nerede evlendiğinizi anımsarsınız ama niçın evlendiğinizi anımsayamazsınız.


Erkek, eğer karısında artık bir hata bulmuyorsa, boşanmış demektir.


Her başarılı erkeğin arkasında edepsiz bir kaynana vardır. Her başarılı kadının arkasında aşağılık kompleksiyle kıvranan bir erkek vardır.


Televizyonda 27863 bölümlük Brezilya dizilerini izledikçe, evliliğinizin iyi gittiğine dair inancınız artar.


İyi bir kavga en başarılı doğum kontrol yöntemidir. Anlık barışlarda bunun tersi olur.


Eğer birisi eşinizi elinizden alırsa, ona yapacağınız en büyük kötülük, birlikte yaşamalarına izin vermenizdir.


Masallarda çiftler aşık olurlar, evlenirler ve yaşamlarının sonuna kadar mutlu yaşarlar. Bunlara masal denmesinin nedeni de budur zaten...

Özlü Yaşam


Özlü Yaşam

  • 7 yaşında babasını kaybetti. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya zorlandı.

  • 8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Tarlalarda karga kovaladı.

  • 10 yaşında yüzü kanlar içinde kalıncaya kadar "hoca" sından dayak yedi.

  • 17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.

  • 24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına hücrede yattı

  • 25 yaşında sürgüne gönderildi.

  • 27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilen edilirken, o hiç önemsenmiyordu bile.
    Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

  • 30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanın eline geçti.

  • 30 yaşında amiri, onu kendinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.

  • 37 yaşında böbrek hastalığından 2 ay hasta ve yalnız yattı.

  • 37 yaşında komutan olarak atandığı ordu dağıtıldı.

  • 38 yaşında savunma bakanı tarafından görevinden alındı.

  • 38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve giydiği redingotu başkasından ödünç aldı. Cebinde ise sadece 80 lirası vardı.

  • 38 yaşında tutuklama kararı çıkartıldı.

  • 38 yaşında en yakın beş arkadşından üçü, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy ullandı.

  • 39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.

Sonra... 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu !

Bu öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk'e aittir.

Yaşamımızda başarılı olmanızı engelleyen
ama Atatürk'ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?


"Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz”

(Behçet Necatigil)


Bir Bilim Projesi



Greater Idaho Falls Bilim Fuarı'nda, bir lise öğrencisi, yöre insanlarını hazırladığı projeyi imzalamaya davet etti. Delikanlı, 'dihydrogen monokside' adlı maddenin kullanımının tümüyle yasaklanmasını, mümkün olmadığı taktirde çok sıkı kontrolunu istiyordu.

Maddenin zararlarını, duvarlara astığı afişle açıklıyordu:

1-Yoğun terlemelere ve kusmalara sebep olabilir.
2- Doğaya büyük zararlar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.
3- Gaz haline geçmiş hali, çok ciddi yanıklara sebep olabilir.
4- Kazara solunması ciğerlere dolması ölüme yol açar.
5-Erozyona yol açar.
6- Otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır.
7-Ölümcül kanser tümörlerinin hepsinin içinde bulunmuştur.


Bir saat içinde tam 50 bilim fuarı meraklısı insan delikanlının kampanya açtığı standı ziyaret etti.43 kişi, yasaklama isteğini şiddetle desteklediler.6 kişi kararsız kaldı. Sadece bir kişi yasaklanması istenen 'dihydrogenmonokside' in H2O, yani hayatın can damarı 'Su' olduğunu söyledi.

Delikanlının bu projesi 'Ne kadar kolay aldatılabiliyoruz' yarışmasının birincisi ilan edildi...!

Delikanlı 'Amacım, kolayca saptırılmış, saçma bilimsel cümleciklerle insanların nasıl yanlış koşullandırılabildiklerini göstermek istedim' dedi.