Pazar, Nisan 19, 2009

Fıkralar

Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...

###########

amerika'da adamın biri normal işine giderken birden anormal bir trafiğin içine duşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. bi süre sonra yandaki cama birisinin tıkladığını görür ve camı açar.
ne var acaba?
- teröristler bush'u yakaladılar eğer 10 milyon dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmiş. işte onun için, herkesten biraz yardım alıyoruz...
- insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
- valla yaklasık olarak 5'er litre !!!!

###########

ıssız bir adada bir temel, bir ingiliz, bir alman, bir fransız bir de jamaikalı varmış. temel jamaikalı'nın yanına gitmiş ve demiş ki:
-kardeş, sen yenisin galiba?

###########

Nebraska'da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi
bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David
ona yardım edebilirdi, fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir
mektup yazdı ve müşkülatını izah etti.

Sevgili David,
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden, kendimi çok kötü hissediyorum.
Bahçeyi    kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün
derdim bitecekti.
Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.
Sevgiler
Baban

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.
Babacığım,
Allah aşkına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler
David

Ertesi gün sabaha karşı saat 04:00' de FBI ve yerel polis çıka geldi
ve tüm sahayı kazdılar, lakin hiç bir cesede rastlamadılar. Yaşlı
adamdan özür dileyerek gittiler.
Ayni gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı.


Babacığım,
Simdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.
Sevgiler
David

###########

temel doping aldığı anlaşılmasın diye yavaş koşmuş.

###########

Üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş.
-Bir saat on beş dakika... 
Arkadaşlarına dönmüş: 
-Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim..
Oradan buradan derken lâf lâfı açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... Tren kaçmış..Sormuşlar: 
-Sonraki tren ne zaman? 
-Bir buçuk saat sonra...
Yine dönmüşer kafeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi... Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar.Bir saat sonra bir tren daha varmış. Dönmüşler kafeye... Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar.İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri baska vagona zar zor yetişmiş... Üçüncü;ise geride kalmış ve yetişememiş... Bir süre dövündükten sonra başlamış katıla katıla gülmeye. Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş:
-Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!
-Nasıl gülmeyeyim!... Onlar beni uğurlamaya gelmişti...

###########

Amerikalı Mühendis 
Kayseri'de yol çalışması yapılıyomuş. Köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyolarmış. O sırada oradan geçmekte olan Amerikalı bir mühendis görmüş bunları. 
Merak etmiş; gitmiş yanlarına.
-Merhaba dayı ne yapıyosunuz böyle? demiş.
Köylü
-Yol yapıyoz diye cevap vermiş.
-"E bu eşek ne" diye devam etmiş mühendis.
Köylü genel prosedürü şöyle bir anlatmış. Eşeğin yolun nerden geçeceğine karar verdiğini söylemiş. 
Bizim Amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten öyle şey mi olur diye.
Alaycı bir tonla: 
- "Eee demiş eşek bulamıyınca napıyonuz?" 
Köylü:
- "O zaman Amerika'dan mühendis getirtiyoz.

###########

Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve sinemanin ışıkları bu saçını kazıtmış adamın kafasına vurur... Arkasındaki adam bir türlü filmi izleyemez.  Adam içinden "şunun ensesine bi tane yapıştırayım" der sonra "Oğlum adam iri yarı... Ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanına Temel oturur.. Adam Temel'e dönüp "Şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bi tane vur sana 5 milyon verecem" der. Temel de dayanamaz adamın ensesine bi tane yapıştırır ve devam eder "Ulan Hasan sen burada mıydın" der. Adam dönüp "Ne Hasanı kardeşim" der Temel de "Pardon kardeşim karıştırdım" der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır. Adam dayanamaz ve Temel'e dönüp "Kardeş bi tane daha yapıştır sana 10 milyon verecem" der. Temel bi tane daha adamın ensesine vurur ve ilave eder "Hasan sensin be yeme beni" Adam dönüp "Hasan değilim kardeşim be" deyip ön koltuklardan birine oturur.  Temel'in yanındaki adam artık filmi bırakıp bu kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur hemen Temel'e dönüp "Bak kardeşim işte oraya oturmuş. Git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayı verecem" der. Temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırıp "Ulan Hasan burda mıydın, ben de yarım saattir arkadaki adamı sen sanıp ensesine vuruyorum" der...
###########

padişah veziriye beraber tebdil-i kıyafet içinde dolaşmakta, esnafla sanki sıradan iki kişilermiş gibi muhabbet açarak tebaası hakkında bilgi toplamaktadır. saraya dönerken yolda çalışan bi köylüye rastgelirler. padişah,

-selamün aleyküm ey pir u fani, der.
-ve aleyküm selam ey serdar-ı cihan, der köylü.
-altılarda ter dökmedin mi?
-döktük ama altıya altı katmazsak otuzaltıya varılmıyor.
-e hiç gece de mi kalkmadın peki?
-kalktık kalkmasına ama ellere yaradı.
-peki sana bi kaz göndersem yolar mısın?
-hem de ciyaklatmadan.
-e hadi allahaısmarladık o zaman.
-selametle.

saraya doğru yollarına devam eder padişahla vezir. padişah vezirine,

-iyi adamdı, muhabbeti pek hoştu, der.
-hünkarım affeyleyin ama ben pek anlayamadım ne konuştuğunuzu, der vezir.
padişah sinirlenir,
-sen o konuşmadan bi şey anlamadın mı yani?
-devletlum...
-höt!... sana akşama kadar mühlet. ne konuştuğumuzu çözdün çözdün, yoksa kelleni vurdururum.

veziri bi telaş alır. tek çare köylüyü bulmaktır. köylünün yanına koşar akşam çökmeden hemen önce. aralarında şu şekilde bi konuşma geçer.

-selamün aleyküm.
-aleyküm selam.
-sen padişaha serdar-ı cihan dedin oysa o tebdil-i kıyafet içindeydi. nasıl anladın padişah olduğunu?
-on altın ver söyleyeyim.

altınları aldıktan sonra,
-benim asıl mesleğim dericilik. padişahın üstündeki deri öyle her köylü kısmının giyeceği deriden değildi oradan anladım.
-haa, peki “altılarda ter dökmedin mi?
döktük ama altıya altı katmazsak otuzaltıya varılmıyor” ne demek?
-yirmi altın ver söyleyeyim.

parayı alır,
-ilkbahar yaz altı ay çekmez mi, altı ay çalışmadın mı ki hala çalışırsın dedi, ben de bi altı ay daha çalışmazsak boğazımıza yetmiyor dedim.
-haa, peki “e hiç gece de mi kalkmadın?
kalktık kalkmasına ama ellere yaradı” ne demek?
-elli altın ver söyleyeyim.

vezir elli altını da verir,
-hiç çocuk yapmadın mı diye sordu, ben de yaptım ama hepsi kız oldu gelin olup gittiler, bana bakacak bi erkek evladım yok, dedim.
-haa, peki “sana bi kaz göndersem yolar mısın?
hem de ciyaklatmadan” ne deme.. has...!!..

###########

Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok.
Girmiş bir eczaneye:
- Beyefendi sizde soğan var mı?
Adam Temel'i başından savmış.Temel bu durur mu? Hergün yeni saçma
sorularla geliyormuş. Birgün eczacı Temel'e:
- Kardeşim senin derdin ne?
- Burayı bana sat.
Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış, birkaç gün sonra Eczaneyi satan
adam içeri girmis,Temel'e:
- Siz de soğan var mı? demiş...
Temel adama 'biz de soğan var ama senin reçeten var mı?'demis..

Hiç yorum yok: