Salı, Ağustos 29, 2006

Sofu Kahramanlar


Heidi: Peter, “Haydi bırak işi de, kırlarda dans edelim pembe yanaklı Heydim hey!” diye şarkı söyleyerek, kırların arasında keçilerini otlatan Hediye’nin yanına vardı... Hediye’yse Peter’e kızgınca bakarak, “Dans zinadır bilmez misin bre gafil? Hem keçilerin de memesine bone geçiricem artık, sağarken pis pis bakıyosun onlara Pıtırcık! Püü sana!” diye tükürdü suratına...

Pinokyo: Hacı Gepotto camiden oyun için kaçan Pinokyo’nun kulağını “yatsı namazı yadsınamaz!” diyerek çekmişti... Sabah uyanır uyanmaz, doğası gereği anca teyemmüm abdesti alabilen Pinokyo merakla, “Peki bana neden çamur yerine tahtadan can verilmiş Hacı Gepetto?” diye sorunca; Hacı Gepotto gülerek, “Tahtadan ol ki Cehennem’de yanmanın ne olduğunu dünyadayken öğrenesin!” dedi...

Sefiller: Günlerdir aç olan Cankan Can, gene gözlerini zor açtığı bir sabah, önünden geçen yaşlı adamın yere düşürdüğü ekmeği gördü... Ekmeği yerden aldı ve üç kez öpüp başına götürdü... Aç midesinin salgıladığı şeytani asitler, Cankan Can’a elindeki ekmeği yemesini emrediyordu... Cankan Can’sa şeytana uyup, yaşlı kulun hakkını yememek için kendi kendine tekrarlıyordu: “Haram yiyen baraam yer! Haram yiyen barraam yer!”

Polyanna (Zip’lenmiş versiyon, tamamı iki satır): “Oh oh... İyi ki az önce bi kamyon çarptı bana... Böylece büyüyüp çok günah işlemeden, erkenden ölüp cennete gidebileceğim...”

Temel Reis (Özet): Okunmuş hurmasını yiyen Temel Reis, Safinaz’ı kaçırıp üstünde misyoner faaliyetlerde bulunan Kabasakal’ı döver... Hikayenin sonunda gökten 3 hatun düşer ve Temel Reis arkayı dörtler...

Güliver: Cüceler adasındaki yirminci gününde Güliver hala kendi boyutlarında bi seccade bulamamanın rahatsızlığını yaşıyordu... Zaten azgın dalgalarda gark olan gemisinde, Kıble sürekli olarak yön değiştirdiği için, birçok namaz kaçırmıştı...

Emanuella: Emanuella kapıyı açtığında karşısında üçgen vücutlu tüpçüyü gördü... Tüpçü elindeki tüpü şaşkın Emanuella’ya göstererek, “Abla kaldırdım, nereye koyam bunu?” diye sordu... Emanuella tüpçüyü içeri alırken, sevinçle yutkunarak şöyle düşündü: “Oh oh ne gezel... Tüp sayesinde suyu ısıtıp, zina ettikten sonra hemen abdest alarak bi tane az günah işlemiş olacağım!”

Pamuk Prenses: Göbeği iki katlı şeyh hareminde yatan prensesi teperek uyandırdı... Pamuk şeyhe ayrılan kan kırmızısı elmalardan da yemişti... Erkeğinden önce uyanmayan, onun malını yiyen kadının, şeyh için artık değil prenses, göbeğindeki pamuk kadar değeri yoktu...

Çakmaktaşlar: “Yıh yıh yıh, Fredçim, ne güzel dimi böyle Taş Devri’ndeyiz... Hani Kabe’yi tavaf edecek olsak, Şeytan taşlama sırasında hiç taş problemimiz olmaz... Her mümine 1000 taş düşer! Yıh yıh yıh!” “Yabadabaşükür Barni’cim... Bi de moda icat edilip, haşema çıksa da şu açık saçık kıyafetlerden kurtulsak!”


OLGUN BUDAK

Hiç yorum yok: